Bütçenin Meclis Genel Kurulu'ndaki görüşmeleri hem siyaseten hem de gazetecilik açısından bol malzemeli geçer. Ankara gazetecileri olarak bizler için de haber anlamında verimli olur. İktidar partisi temsilcileri ile muhalefet arasındaki atışmalar (bazen kavgalar) hem görsel hem içerik açısından habere konu olur çünkü. 2021 yılı bütçe görüşmelerinin cuma ve cumartesi günkü oturumları da bu anlamda hayli verimliydi. Yerli ve milli savunma sanayiimizle ilgili konuşması sırasında HDP ve CHP sıralarından sataşanlara verdiği okkalı cevaplarla Sanayi Bakanı Mustafa Varank ve cumartesi günü de PKK terör örgütü ile HDP arasındaki somut ilişkiyi gözler önüne seren argümanları anlatırken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile HDP'liler arasında yaşanan atışmalar 2020 yılının son günlerine damga vurdu. Detaylı olarak neler söylendiğini hem yazılı hem görsel mecralarda bolca okuyup izlediğinizi düşünerek tekrara girmek istemiyorum. Ama Bakan Soylu'nun söylediği 'Oohh, paralar PKK'ya gitmiyor, millete gidiyor oohh" sözleri; son 50 yıldır Türk milletine acı çektiren PKK terör örgütüne ve onun siyasi sözcülüğünü yapan HDP'ye 83 milyonun en saf duygularının ifadesi olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim...
Peki; neden bu kadar tepki gösterdi HDP'liler Soylu'nun sözlerine? Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 50 yıllık bir hesabı kapatmak üzere de ondan! Teröriste terörist deniliyor da ondan! Teröriste sahip çıkana da terörist deniliyor da ondan! Bu listeyi daha çook uzatabilirim ama, cumartesi günkü Genel Kurul'daki Soylu'nun sözlerinin, yeni dönem siyasetinin ip uçlarını da verdiğini söyleyerek biraz daha açalım isterseniz...
Bakan Soylu'nun sözleri ile MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin cuma günü yaptığı yazılı açıklamada vurgu yaptığı "HDP kapatılmalı" sözleri, yeni dönemin ana argümanları arasında yer alıyor diyebiliriz. Şöyle ki; Soylu'nun sözleri Genel Kurul'da HDP sıralarından çok tepki alsa da; Millet İttifakı ortakları CHP ve İP'liler, ortaklarına sahip çıkan bir reaksiyon göstermediler dikkatinizi çektiyse. Çünkü; bu millete yarım yüz yıldır acı çektiren terör örgütünün siyasi sözcüsü gibi davranan bir parti ile, siyasi zeminde her ne kadar (Erdoğan düşmanlığı sebebiyle) bir araya gelseler de; CHP ve İP'in doğal tabanları aslında milli şuur açısından bunu reddediyor. Milli konularda TBMM çatısı altında ortak önergelere imza atan bu iki parti, siyasal zeminde genel merkezin etkisiyle savrulabiliyor!
Demokratik sistemin artık HDP'yi taşımakta zorlandığı da bir başka gerçek. Terörle en amansız mücadelenin yapıldığı ve silahlı terör örgütünün sesinin kesildiği bir dönemde, siyasi sözcüsü durumundaki partinin sesinin daha çok çıkması, taşınabilir halden çıktı. İşte bu gerçekleri gündeme getirdiği için de, ittifak ortakları CHP ve İP'ten tek bir itiraz yükselmedi. MHP Lideri Bahçeli'nin birkaç gün önce yaptığı "HDP kapatılmalıdır" çağrısı da, Süleyman Soylu'nun terörün siyasal simgesi HDP'yi bu şekilde ifşa etmesi de, demokratik sistemde artık taşınabilir halde olmayan bu sonucun devamıdır. Bu konuyla ilgili önümüzdeki günlerde daha çok konuşup tartışacağımızı söylersek, pek de yanılmadığımızı göreceğiz.