Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Elif için... Ayda için...

İsimleri değişiyor; Günay... Kıvanç... İnci... İdil... Elif... Ayda... İsimleri farklı olsa da onların asıl adı; Umut... Hele 3 yaşındaki Elif'in sessiz, mağrur ama ismi gibi dimdik duran görüntüsünü görüp de; gözyaşı dökmeyen, içi çağlamayan, duyguları ve umutları taşmayan var mı? Peki ya 91. saatte gelen bir diğer mucize 3 yaşındaki Ayda'nın o güzel gözlerini görüp de binlerce kez şükretmeyen var mı? Masumiyetleri ama bir o kadar da güçleriyle bize yaşamayı, yaşamın anlamını, umut etmeyi, hiçbir zaman vazgeçmemeyi yeniden hatırlatmadı mı bu minik prensesler... Hangimiz çocukluğumuzda dinlediğimiz mutlu son ile biten masalları unuttuk? Hangimiz bugün çocuklarımıza mutlu sonlarla biten masalları anlatmaktan bıktık? Hayat da bir masal gibi; iyi de var kötü de... Ama inanmak istediğimiz ve umudumuz hep mutlu sonda... O minicik bedenleriyle, yemeden içmeden hatta belki ağlamadan tam 65 saat, 91 saat kendisine uzanacak bir el bekledi o kapkaranlık enkazın altında Elif de Ayda da... Belki çoğumuzun zaman zaman vazgeçtiği bu gibi karanlıklar, Elif ve Ayda için vazgeçme sebebi olmadı. Önce Allah'ın izni, sonra bu meleklerin direnci ve arama- kurtarma ekiplerinin gayreti ile; önce ailelerine ve aslında 83 milyona ve belki de bütün insanlığa hediye oldu bir anlamda. Yetmedi biz koca koca abilerine, ablalarına verdiği ders bu meleklerin. Yoğun bakımda kollarında iğneler, damarlarında serumlar akarken, belki yine canı yanarken; elinde kalemi boyama kitabını boyadı, bebeğinin başını okşadı ve kendisine bakan onca insana gülümsedi ve el salladı Elif bebek. Kurtarıcısı Muammer Çetin amcasının parmağını sıkı sıkı tutan ve hiç bırakmayan minik Elif'in, enkazın altında bir baba şefkatiyle yanağından öpen kurtarıcısının elini sımsıkı tutan parmakları bu kez, umut aşıladığı bizlere teker teker sallandı, bir kez daha ayna tuttular insanlığa aslında.
Acı duyabiliyorsan canlısın, başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın. 17 Ağustos 99 depreminin 2. günü bölgeye gidip günlerce hem haberini yapan hem de yardım etmeye çalışan bir kişi olarak; hiç tanımadığım o insanlar için gözümden akan yaşlar enkaz altından canlı çıkarılamayan depremzedeler için kah acı ile ama sağ olarak çıkarılanlar için kah mutluluk ile olmuştu. Bu tür durumlarda o göçüğün altında bulunanlarla kan bağınızın olup olmamasının hatta aynı dili konuşup aynı dine inanıp inanmamanızın hatta insan haricinde başka bir canlı olmasının ne önemi ne anlamı var ki? Bu acıyı hissetmeyen, acıya rağmen kenetlenmek yerine nefret kusan hatta acı üzerinden siyaset yapanlar bana göre; kan emici yarasadan farklı değil. İnsanlığın, kardeşliğin dili-dini-ideolojisi veya cinsiyetinin olmadığını öğreten bir ceddin evlatlarıyız çok şükür. Umudun olduğu her yerde, inanç da çiçek açar. Birbirimizin elinden tuttuğumuzda neleri başardığımızı, yüz yıllardır görmedik mi? O güzeller güzeli minicik parmaklar, felaketlere direncin, zulme, çileye direnişin sembolüdür aslında. Bugüne kadar Elif gibi dimdik durduk, minik Elif'in, Ayda'nın hatırlattığı umutla dünden daha dik ve bir durmaya devam edeceğiz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA