Benim ailemin büyük bir kısmı ve yakın dostlarımın önemli bir bölümü yaşıyor İzmir'de. Cuma günü depremi öğrenir öğrenmez, önce gazeteci değil insan olmayı tercih etmem de bu yüzden zaten. En büyük yıkımın yaşandığı Bayraklı Manavkuyu'da Rızabey apartmanının sadece 100 metre uzağında oturuyor benim Armağan halam ve Emin eniştem. İlk konuştuğum onlardı. Emekli asker olan eniştem daha soğukkanlıydı ve halamı aracın içine bıraktıktan hemen sonra; harabeye dönen Rızabey Apartmanı'na gidip, yardım etmeye çalıştı. Abimin eşinin ailesi de, yine en fazla yıkımın yaşandığı Bayraklı'da oturuyordu. Hem Serap'ı hem ablasını arayıp iyi olduklarını öğrenmek rahatlattı ama Onur Abla'nın korku dolu sesinden; mahallelerindeki marketin yıkıldığı, pek çok evin yıkıldığını öğrenmek, endişemizi gidermeye yetmedi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Didim'den de hissedilen deprem sonrası yeğenim Berke'nin korku dolu sesini duymak bile mucizeydi. Karşıyaka'da oturan kuzenim ile konuştuğumda, eşi, 2 kızı ve yanlarında bulunan halam ile sokakta yardıma ihtiyacı olanlara koşuyorlardı.
9 yıl genel yayın yönetmenliğini yaptığım Yeni Asır'dan ve A Haber ve ATV'den konuştuğum arkadaşlarım, paniklerini içlerine gömüp, görevlerinin başına yola çıkmıştı bile. Ve çocukluğumun, gençliğimin ve bugünümün yarenleri, yol arkadaşlarımı aradım tek tek ve whatsapp gruplarımızdan mesajla iyi olduklarını öğrendim. Anlık sevindim elbette ama endişem ve üzüntümü anlatmama ne bu satırlar ne de kelimeler yetmez.
Binlerce yıl kralların, imparatorların, hükümetlerin gözdesi olmuş güzel İzmir'im için endişeliydim elbette. Strabon'un "Bütün kentlerin en güzeli" diye tanımladığı İzmir'im, gelenin bir daha gidemediği, her geleni içine alan, kendine benzeten güzel İzmir'im. Attila İlhan, Ayhan Işık, Metin Oktay, Gönül Yazar, Tanju Okan'ları yetiştiren ve misafir eden güzel İzmir'im. 8 bin 500 yıllık tarihiyle, asırlara meydan okuyan güzel İzmir'im... İsmini aldığı savaşçı Amazon kadını Smyrna gibi de savaşmayı bilen İzmir'im, bu acı olayda da el ele verip hem savaşmayı hem dayanışmayı bir kez daha gösterdi.
Coğrafya kaderimiz, bunu bir kez daha gördük cuma günü İzmir merkezli yaşadığımız depremde. Birinci derecede deprem bölgesinde olmamız elbette kaderimiz ama bu kaderi bilip, gereğini yapmak ve kedere dönüştürmemek de bizim elimizde.
İzmir depreminde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılarımıza şifa diliyorum. Depremin ilk anından itibaren devletin tüm birimlerinin ve yetkililerinin, yerel yönetimlerle birlikte ve sivil halkın da desteğiyle kurtarma çalışmalarına başlaması, AKUT, JAK, AFAD, Kızılay gibi arama-kurtarma ve yardım kuruluşlarının sahada olması ve canını dişine takarak görevlerinin başında olan tüm sağlık çalışanlarımıza minnettarız.
Kentsel dönüşümün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık bu vahim olayda. Depreme dayanıklı yapıların hayat kurtardığını, çürük binaların insanları nasıl öldürdüğünü bir kez daha gördük. Bugünden itibaren kamu ve özel sektörde yapılması gerekenler tavizsiz yapılmaya devam edilmeli. Daha büyük acılar yaşanmaması ve hatta kaderimiz olan depreme rağmen hiç acıların yaşanmaması için bu şart.