Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?

Gazetecinin işi; tarihe tanıklık etmek, insanları ve toplumları ilgilendiren konuları gündeme getirmek, sorunları ortaya koymak, çözümü için yetkilileri zorlamak ve sonuçlandırmaktır. Hem halkı bilgilendirir, hem onlar adına hak arar ve aynı zamanda devlet ile millet arasında da bir nevi köprü görevini görür. Muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine mesleğimin bütün kademelerinde görev yapmış ve 27. yılımda hala hem sahada hem masada haber takibini ve yönetimini sürdüren bir gazetecitelevizyoncu olarak, hem bu işin okulunda öğrendiklerimden hem de yıllardır edindiğim tecrübelerden yola çıkarak; vicdanımı ve insanlığımı hiçbir zaman ihmal etmediğimi de düşünerek; ATV'de yayınlanan Esra Erol'da programı ile yaşanan tartışmalar ışığında sadece gazetecilik özelinde değil genel bir değerlendirme yapmak isterim.
ATV'nin en çok izlenen programları arasında olan Esra Erol'da programında geçtiğimiz günlerde, Esra Karakuş isimli bir kadın, canlı yayında çocuğunun babasının eşi değil, komşusu Cengiz Koraltan olduğunun ortaya çıktığı DNA test sonucu açıklandığında yaşadığı sevinci sergilemesi ile sosyal medyada en çok tartışılan konulardan biri oldu. Aile yapısı ve ahlaki dejenerasyonda en uç örneklerden biri sayılabilecek bu durumun; sosyal medyada tartışılması gereken boyutu; tam da biraz önce sıraladığım iki ana konu üzerinde olması gerekirken; olay programın kaldırılması ve hatta ATV'nin kapatılması kampanyasına kadar vardı! Yani; üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek isteyenler sahneye çıktı ve malum çevreler olduğu apaçık belli olan sosyal medyada klavye üzerinden ahkam ve hüküm kesmeye yeminli bir grup; ATV üzerinden belli yerlere mesaj vermek üzere harekete geçti.
Olayın hem yayıncılık hem habercilik hem kamusal sorumluluk bağlamında pek çok boyutta tartışılmaya değer olduğunu söylemek isterim. 9 yıl boyunca genel yayın yönetmenliğini yaptığım kurumlarda; benzer konularda hem bir gazeteci hem bir kadın olarak belli kurallarım oldu. Öncelikle; yayınlarda ve haberlerde kullanılan dilde; suçluya, işlediği suç için haklı bir gerekçe oluşturacak ifadeleri asla kullanmadım, kullandırmadım. Yani; bir kadına veya karısına tecavüz eden, şiddet gösteren ya da öldüren bir erkek haberini verirken; "Mini etek giydiği için tahrik olduğunu veya kendisine hakaret ettiği için sinirlendiğini" söylediği ifadeleri asla kullanmadım. Şiddet uygulayan, tecavüz eden veya katil erkeğin fotoğraflarını "teşhir ediyoruz" logosuyla büyük kullandım, mağdur olan ya da öldürülen kadının fotoğrafını çok küçük kullandım. Bunun için beni eleştiren de oldu, takdir eden de. Bugün de benzer şey oluyor. Yani; failler ya da fiilleri değil, bu konuları gündeme getireni hedef göstermek. Yani; Esra Erol'da programındaki örnekte kadının ahlaki erozyonu değil; bunu yayınlayan programcı ve televizyon suçlu öyle mi? Sosyal medyada ya sahte hesaplar üzerinden ya da önceki paylaşımlarına baktığınızda ideolojik olarak nerede durdukları belli kişilerin amacı da hedefi de hesabı da çok açık; rezaleti yapanların yanına kar kalsın ama bunu teşhir eden program ya da kanal kapatılsın! Bu meseleleri ele almak yerine, bu meseleleri gündeme getireni suçlamak sadece yanlış değil, kasıtlı ve kötü niyetliliktir. Tedavi için hem yüzleşmek hem teşhis şarttır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA