Başkan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Kabinesi 2 yıllık değerlendirme toplantısına dair aldığım notlara geçmeden önce; iki buçuk saati aşkın süren hitabındaki performansın her zamankinden daha konsantre olduğuna dair izlenim çokluğunun altını çizmek isterim. Her satırında tarihsel bir açılımın hissedildiği sunuma geçmeden önce; sistemin geneliyle ilgili şu vurgunun altını bir kez daha çizmekte fayda var;
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 200 yılı bulan demokrasi arayışlarımızda, doğrudan milletimizin iradesiyle hayata geçirilen tek yönetim reformudur. Diğer tüm değişimler ya savaş şartlarında ya da olağanüstü dönemlerde gerçekleşmiştir. Demokrasinin ve Cumhuriyetin özüne uygun bu reformun sahibi, bizatihi milletimizin kendisidir."
Bu cümlenin adresinin neresi olduğu ortada; parlamenter sisteme dönüş ile ilgili kimi muhalefet partisi liderleri ve sözcülerinin yaptığı açıklamalara karşın; ilk kez yönetimsel bir değişikliğin, milletin doğrudan iradesiyle, millet lehine ve olağanüstü olmayan bir dönemde (darbe veya savaş dönemi değil) yapıldığı kuvvetli vurgusu ile; eski sisteme dönmek isteyenlerin bu gerçeği akıllarından çıkarmamaları gerektiği hatırlatılıyor. İki yıl önce yönetim sistemi değişikliği ile ilgili yaptığımız yorumlarda; devlet ve bürokrasinin daha hızlı ve daha etkin işleyeceği beklentisini çokça ifade etmiştik. Nitekim; aradan geçen sürede yaşanan özellikle Suriye, sınır ötesi operasyonlar, Libya, Doğu Akdeniz'deki gelişmelere karşı alınan kararların isabeti ve hızı ve son olarak pandemi sürecinde yönetimsel kabiliyetin gücü; bu beklentilerin ne kadar haklı olduğunu ortaya koymaya yetti.
Gazetemizin sayfalarında tek tek ayrıntıları okuyacağınız için yapılanları tekrara girmemek adına izlenim ağırlıklı devam etmek isterim. Başkan Erdoğan'ın, iki yıllık performans değerlendirmesinin daha girişinde; Cumhur İttifakı'ndan alınan güç ve morale özellikle atıfta bulunması, MHP'ye ve Genel Başkan Devlet Bahçeli'ye çok özel teşekkürü ayrıca not etmek gerekiyor. Ayrıca; konuşmasının sonunda, metinden bağımsız olarak söylediği 26 Ağustos'taki Malazgirt programından bir gün önce Ahlat'ta MHP Lideri Bahçeli'nin çağrısıyla yapılan Cumhurbaşkanlığı Otağı'nda bir gece geçirilmesinin planlandığını söylemesi de özel bir anlam ifade ediyor.
Başkan Erdoğan'ın konuşmasının en dikkat çeken bölümlerinden biri de; kabine değişikliğini işaret ettiği şeklinde yorumlanan kısımdı: "Kabinede ve üst düzey bürokraside ihtiyaç hasıl olduğunda yeni isimlere görev vermekten asla çekinmedik. Bundan sonra da reform, icraat ve değişim temelli bir anlayışla yolumuza devam edeceğiz" diyen Erdoğan'ın bu sözleri; bu yolun her daim açık olduğu ancak; zamanlamasının kendisi tarafından belirleneceğinin bir kez daha teyidi olarak yorumlandı.
Başkan Erdoğan'ın konuşmasında; "Dünya 5'ten Büyüktür" anlayışıyla dış politikanın yürütülüyor olması, yerli ve milli savunma sanayii ve yerli sanayi-enerji, yerli ve milli ekonomi başlıklarının altını kalın çizgilerle çizmek gerek. Türkiye'nin son 7 yıldır (2013 Gezi olayları sonrası) kesintisiz yaşadığı saldırıların, günlük siyasi sonuçlar elde etme değil, doğrudan inancımıza, tarihimize, kültürümüze, birliğimize, beraberliğimize, vatanımıza, ezanımıza, bayrağımıza, tüm kutsallarımıza yönelik amaçları olduğunun farkında olunduğu ve ekonomimize kurulan tuzakların da bundan ayrı tutulamayacağı vurgusu da anlamlıydı. Hazine ve Maliye'nin en çok mücadele verdiğimiz alanların başında gelmesi, ekonominin, kur saldırıları ve yaptırımlarının hedefi olmasının tesadüf olmadığı, ama başarılı mücadelemiz karşısında ekonomimizin bağışıklık sistemini, küresel türbülanslara karşı güçlendirdiğimiz tespiti de bir o kadar önemliydi. Özetle; Türkiye Cumhuriyeti, devleti ve hükümetiyle doğru bildiği milli çıkarlarını öncelediği yolda aynı kararlılıkla ilerlemeye devam edecek...