Teröre karşı etkin bir mücadele yürüten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yla 15 Temmuz'u, FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmalarını, Diyarbakır annelerinin evlat nöbetini, Türkiye'nin Suriye'deki operasyonlarını ve gündemdeki diğer konuları konuştuk. İşte Soylu'nun sorularımıza verdiği yanıtlardan çarpıcı alıntılar:
(FETÖ'NÜN SİYASİ AYAĞI TARTIŞMALARINA DAİR) Milletimiz bu tartışmaları çok iyi okuyor aslında. 15 Temmuz'u maalesef siyasal olarak da, hukuki olarak da karar vericiler arasında unutanlar var. Oysa devletlerin var olmasının temel nedenlerinden biri de kendilerine yönelik olan tehditleri unutmamalarıdır. Siyasete dışarıdan aşı yapmak kolay bir iş değildir. Yani içeride birtakım sufi ilişkiler olabilir, birtakım rant planları yapılabilir. Ama bunlar çok çabuk yüz üstüne çıkar, siyaset bunlara çok kendini alet etmez.
Burada bir örgüt yapısının, siyaseti ele geçirmeye çalıştığını gördüğün andan itibaren bu pahalıdır FETÖ için. Çünkü bedelini ağır öder. Rahmetli Aydın Menderes derdi ki bu tip yapılarla tokalaşılır ama kol kaptırılmaz. Ne zaman ki bunların bir terör örgütü yani kendilerini tanımadıkları alanın dışına çıktıklarını görürsen, burada siyaset topyekün bir mücadele verir. AK Parti'yi sevmeyebilirsin, tarihi bir mücadele içerisinde de bulunabilirsin ama karşında bir terör örgütü var ise; bunu sırf AK Parti mücadele ediyor diye mağdurlar sınıfına koyamazsın. 'Düşmanımın düşmanı dostumdur' diye bir mantık içerisine bürünemezsin.
(KILIÇDAROĞLU'NUN SİYASİ AYAK SUÇLAMALARINA DAİR) İsterseniz dosya açalım. Açılmasını istiyorsa açarız. Bir soru daha sorayım. 17/25 Aralık 2013'ten çok kısa bir süre önce yani hükümetin bunlarla mücadeleye tam anlamıyla başladığı, kılıçların çekildiği bir dönemde acaba Kılıçdaroğlu bunlarla ne konuştu? Bunların bir takım tekliflerine ne dedi? Ne yaptı? Yurtta Sulh Konseyi tanımlaması acaba nereden çıktı? Yani benim bildiklerim var. Şunu ifade edeyim siyaset namuslu bir iştir. CHP'nin bir bölümünün FETÖ ile hiçbir irtibatı söz konusu değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Ama baştakileri bu hevese sokan nedir? Niçin böyle birşey istedin? Ben söyleyeceğim sözleri açık açık söyledim. Meclis'te sadece FETÖ ile ilgili değil DHKP-C ile ilgili de CHP'yi uyardım. Orada CHP'nin sağduyu içerisinde olan üyelerini uyardım. Aynısını FETÖ için de söylüyorum.
FETÖ HEPİMİZİ ESİR ALIRDI
Recep Tayyip Erdoğan olmasa FETÖ hepimizi tüm Türkiye'yi, hiçkimse kusura bakmasın siyaseti topyekün esir almıştı. CHP'nin başına kendi istediği ekibi eksiksiz dizmişti. Kılıçdaroğlu'nu uyarıyorum; bu defterler açıldığında kendisi zarar görecek.
DEVLETİN BAŞINDAYKEN FETÖ'YLE KAVGA EDEBİLECEK İKİNCİ BİR CESARETLİ İNSAN YOK
(İLKER BAŞBUĞ'A DAİR) Türkiye'de devlet gücünü elinde bulundururken Recep Tayyip Erdoğan'ın dışında bunlarla kavga edebilecek ikinci bir cesaretli insan yoktur. Burada Sayın Devlet Bahçeli'ye özel bir parantez açmak isterim; Sayın Bahçeli bugüne kadar FETÖ konusunda en başından beri kavgayı yapan tek liderdir. Devlette görev yaptıktan sonra yapabildikleri ve yapamadıklarınızı konuşmak isterseniz yaptıklarınızı değil, yapmadıklarınızı söylemenin gelecek nesillere faydası vardır. İkincisi devlette bu tür işler yapan adamların görevi bittikten sonra konuşmamaları daha doğrudur. Devlet geleneğimiz böyledir. Bu beyefendiden (Başbuğ) çok daha kahraman ve fedakar devlet adamımız var ama suskunluklarını bozmadılar.
BUNDAN SONRA DARBE DÜŞÜNCESİ OLAN VARSA 15 TEMMUZ'DAKİ GİBİ MERHAMET BEKLEMESİN
(ABD'Lİ DÜŞÜNCE KURULUŞU RAND CORPORATION'UN RAPORU NEDENİYLE BAŞLAYAN YENİ DARBE SÖYLENTİLERİ) Gezi olayları dahil, 17-25 Aralık darbe girişimi dahil, 6-7 Eylül olayları dahil, ekonomik saldırılar dahil ve 15 Temmuz dahil şu karşı karşıya kaldığımız olayların tamamının bir tek nedeni var; 2023 bilançosunu Türkiye'ye ve bu büyük milletin onurlu bir şekilde yeni bir yüzyıla mutlu, aynı zaman da hevesli bir başlangıç yapabilmesini engellemek. Türkiye de inat etti; bu yüzüncü yıl bilançosunu iyi kapatacak! Türkiye artık eski Türkiye değil derken; küresel bir güç, bölgesel bir güç, çok güçlü bir stratejik güç olduğumuzu söylemek istiyorum. Şu an kendi coğrafyamızı, kendi tarihimizi, kendi varlığımızı ve stratejimizi iyi yöneten bir ülke haline geldik. İşte asıl mesele, bunu kullandırmak istemiyorlar. Menşei belli, yani Amerika'daki bir düşünce kuruluşu. Amerika demokratik bir ülke mi? Hayır ama demokrasi tiyatrosunu en güzel oynayan ülke. Ben şu anda Türkiye'de öyle bir iklimin varlığını hiçbir şekilde görmüyorum. Uluslararası tahrikler durmuyor tabi. Şunu açıkça söyleyeyim ki; eğer bir daha böyle birşeye kalkışırlarsa 15 Temmuz'daki devlet ve millet merhametini kimse beklemesin.
DOĞU VE GÜNEYDOĞU'NUN MAKUS TALİHİ DEĞİŞTİ
(TERÖRLE MÜCADELENİN KAZANDIRDIKLARI) Doğu ve Güneydoğu'da turizm oranı iki kat arttı. İnsanların morali yükseldi. Üniversitede okuyan öğrenci sayıları yüzde 60-65 civarında arttı. Yüzde 50 lisanslı sporcu sayısı arttı. Esas şu oldu Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye belki de hiç olmayacak bir şeyi başardı: Bir taraftan terörle mücadele etti, bir taraftan doğu ve güneydoğunun makus talihini yendi. Başka bir şey daha var, Doğu ve Güneydoğu Türkiye'de tekstilin ana merkezi oluyor. Bunun bir avantajı daha olacak. Üretim merkezi ama bir adım daha ötede tasarım merkezi olacak bir süre sonra. Yaklaşık 3.5-4 yıldır Enerji Bakanı olduğu dönemde Berat Albayrak bey ile konuşmuştuk ve çok cesur adımlar atıldı. Yani hiç açılmayacak madenler orada açılmaya başlandı, bu önemli bir süreçti. Tarımın, hayvancılığın, madenciliğin, inanç ve kültür turizminin ve aynı zamanda da tekstil gibi daha insana dayalı emeğe dayalı üretimlerin ciddi bir şekilde belli bir dönem içerisinde altyapı oluşturmasını sağlayacak. Peki bu artı ne sağlayacak Kuzey Irak ile bizim ilişkilerimizi çok daha iyiye getirecek. Iğdır, Ardahan, Kars yani o civardaki komşularımızla ilişkilerimiz çok daha iyiye gidecek.
YENİ HÜKÜMET SİSTEMİ ZAAFİYETLERİ YOK ETTİ
(TERÖRLE MÜCADELEDE GELİNEN NOKTAYA DAİR) Terör, Türkiye'yi durdurmak için kullanılan aparattır. Terörün bizatihi kendisi yok sadece, terörün destekçileri de var. Terörün kendi adına oluşturduğu bir iklim var, terörün bir siyaseti var, terörün kendi adına bir felsefesi var ve terörün yine kendi adına bir uluslararasılığı var. Türkiye, bunu farketti artık. Bunun bir siyaset ve uluslararası ilişkiler aracı olduğunu 21. yüzyılın başında tespit etti ve tedbir aldı. Tam anlamıyla bir ciddi zihniyet dönüşümü gösterdi Türkiye. Ve bunu Tayyip Erdoğan ile yaptı. 90'lı yıllarda terörle kahramanca mücadele edildi. Ama problem kapasite problemiydi, bugün devletin daha güçlü bir kapasitesi var. En önemlisi de siyasal istikrar. Eğer dört beş tane partinin veya iki üç partinin oluşturduğu bir hükümetin içerisindeyseniz elbette ki karar vermekte zorlanırsınız. Bugün aslında o günden çok daha çetrefilli bir durumun içerisindeyiz. Burada iki avantaj var bunu hiç unutmamak lazım: Biri siyasal istikrar, terörle mücadelenin olmazsa olmaz koşullarından bir tanesi. İkincisi de çok farkında değiliz ama bundan 20 yıl sonra terörle mücadele konusunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği avantajın ne olduğu bir turnusol kağıdı gibi ortaya çıkacak. Aslında bu fark; gece ile gündüz arasındaki fark kadar büyük. Bu sistemin sağladığı en temel fayda; terörle mücadelenin en temel zafiyetlerinden birisi olan kirlilik kısmını yoketmiştir. Bugün başkanlık sisteminin kazandırdığı şey şudur; direk terörle mücadeleyi demokrasi ve hukuk çerçevesinde yapıyorsunuz ve bunun kirletilmesine müsaade etmiyorsunuz.
TERÖRLE MÜCADELENİN EN ÜST NOKTASI ANNELERİN EYLEMİ
(DİYARBAKIR ANNELERİNİN EVLAT NÖBETİ) 98 aile şu an nöbette. Hem devletin kararlılığı hem de milletin desteği olduğu için oradalar. Bunun biteceğini biliyorlar ve inanıyorlar. Bundan 15 yıl önce kimse Kürdüm, Aleviyim, dindarım diyemiyordu. Tayyip Erdoğan'ın yönettiği Türkiye'de artık herkes özgürce bunları ifade edebiliyor. Diyarbakır anneleri aslında sadece kendi çocuklarını istemiyor. Tam 40 yıldır uygulanan terörizmin bitmesini istiyorlar. Kucaklaştığı sadece çocukları değil. Terörün kaybettirdiklerini kucaklıyorlar. Terörle mücadelenin en üst noktası annelerin eylemi.
SURİYE'DEKİ VARLIĞIMIZ TÜRKİYE İÇİN KURULAN TUZAKLARI BOZUYOR
(İDLİB'TEKİ GELİŞMELER) Kahraman güvenlik güçlerimiz orada gerekli cevabı veriyor. Türkiye'nin Suriye konusunda ne kadar doğru bir pozisyon aldığı bugün daha net ortaya çıktı. Barış ve huzurun tesisi için biz oradayız. Biz vicdansız millet değiliz. Sadece 1 Aralık'tan itibaren o bölgede 950 bin kişi göçe zorlandı. Bugün yaptığımız göçün nasıl bir şekilde yönetileceği. Türkiye'nin bu bölgede varlığı; Suriye'nin dünyanın güç savaşları merkezi olmasına engel oluyor. Yani eğere kabuğumuza çekilmemiz isteniyorsa bunun bedelini ağır öderiz. Çünkü dünya acımasız. Bir bebeğin ölümüne acımayan dünya Türkiye'ye hiç acımaz. Mesele sadece Suriye meselesi değil Türkiye'ye kurulan tuzakları bozmaktır. 'Ne işiniz var orada' diyenlere 'Asıl bizim işimiz var, başkalarının değil' diyoruz.
GEZİ, TÜRKİYE'Yİ DURDURMAK İÇİN YAPILDI
(GEZİ OLAYLARINA DAİR) Ben Gezi olaylarının içerisindeydim. Gezi süreci ile bu ülkenin geleceğini çaldılar. Eğer 'Gezi' olmasaydı bugün bambaşka bir noktadaydık. Suriye meselesinde bambaşka noktadaydık. Bugün belki de uçağını üreten veya üretme safhasına gelmiş bir Türkiye vardı. Kendi milli arabasını üretmeye geçmiş bir ülke vardı. Bütün açığını kapatmış bir Türkiye vardı. Türkiye öyle gidiyordu ve durdurmak için yaptılar.