Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

ABD-İran krizinde son durum

Dünya 2020'ye baş döndüren gelişmelerle girdi. En belirsiz ve kontrolsüz olanı da ABD ve İran arasında yaşananlar.
Bırakın günleri, hatta saatleri, hemen her dakika dengesiz gelişmeler birbirini izledi. Bir bakıyorsunuz Üçüncü Dünya Savaşı çıkıyor, bir bakıyorsunuz taraflar geri adım atıyor, tansiyonu düşürüyor. 'Şimdilik' ifadesini güçlü bir şekilde vurgulayarak, gelinen noktanın iki ülke arasındaki fırtınayı kontrollü şekilde dindirdiğini gösterse de temkini elden bırakmamakta fayda var.
İran'ın Kasım Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesinden sonra Irak'taki ABD hedeflerine yönelik balistik füze sistemleri ile yaptığı saldırının görüntüleri geldikçe İran rejiminin Ortadoğu'da izlediği siyasetin ne kadar kırılgan olduğu da gözler önüne serildi. Zira ABD üslerine yapılan saldırı sonucunda yapılan hasar tespitlerinde İran'ın yaptığı saldırının sadece İran toplumunun birikmiş nefretini dengelemeye yönelik olduğu açıkça ortadadır.
Her ne kadar İran içerideki protesto gösterileri karşısında zayıflayan iç huzurunu Süleymani'nin öldürülmesi üzerinden konsolide etmiş gibi gözükse de, kısa vadede İran'ın Ortadoğu zemininde eskisi kadar etkinlik gösteremeyeceği bir döneme doğru olayların yönünün evrildiğini söyleyebiliriz.
ABD Başkanı Trump'ın ısrarla "bir rejim değişikliği öngörmedikleri" açıklamaları ise üzerinde hassasiyet ile düşünülmeyi gerektiren başkaca bir husus. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana Kissinger doktrini diye de adlandırabileceğimiz model, başta Ortadoğu olmak üzere tüm İslam dünyasında mezhep ve etnik temelli çatışmaları öngörmekteydi.
Kuşkusuz Trump yönetimi, bu hedef doğrultusunda bölgede İran olmaksızın bir mezhepsel gerginlik fayı oluşturmanın imkansızlığını bilen bir akıl. Ayrıca bu sayede Suudi Arabistan'dan BAE'ye kadar körfezdeki bloğu İsrail ekseninde tutmasının en kolay ve maliyetsiz yolu da bu yaratıcı kaosun ABD kontrolünde devamı ile mümkün.
Peki o zaman ABD neden Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi komutanını Irak coğrafyasında etkisiz hale getirdi? Aslında İsrail-ABD ekseninin uzunca bir zamandır İran'ın Suriye ve Irak coğrafyasındaki milis yapılanmasını hedef alması kimse için bir sürpriz değil.
Rejim değişikliğine gitmeyeceğini, İran'ın bölgede bu mezhepsel fay hattını oluşturan bir devlet olarak siyasetinin devamını arzu eden ABD, diğer yandan da İran'ın çizmeyi aşarak İsrail ve Amerikan çıkarlarını tehdit edecek bir seviyeye ulaşmasını da istemiyor.
Bu sebeple. ABD'nin İran'a yönelik siyaseti belki de kuruyunca sulanan, uzayınca budanan bir ekosistem üzerinden izah edilebilir. Bu yaşananların henüz daha yaşanacakların başlangıcı sayılabileceği kolay olmayan bir dönemden daha geçiyoruz. Önümüzdeki süreçte ABD'nin Ortadoğu siyaseti ve NATO'nun üstlenmesi beklenilen misyonu üzerinde neler olabileceğine dair alternatifler bir sonraki yazımızda olacak.

NOT: Kendimiz, ailemiz ve tüm insanlık için sağlık, huzur ve mutluluk dilekleriyle girdiğimiz yeni yılın ilk günlerinde kısa bir mola verdim.
Sağlık sebebiyle verdiğim arada merak eden arayan, soran, yazan tüm okur ve dostlara teşekkür ederiz.
Allah'a şükür, bıraktığımız yerden devam ediyoruz... Ş.B.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA