Kadın isterse, anne isterse önünde ne seller durabilir ne dünyevi hiçbir güç. Bunun en son örneği, Diyarbakır'da 100 günden uzun süredir evlat nöbetinde olan yüreği evlat hasretiyle dolu annelerdir. Onlar nöbete başladığında hava 40 derece sıcak idi, şimdi eksi derecelerde soğuk.
Yağmurlar yağdı, karlar yağdı, birileri tarafından ötekileştirilmeye çalışıldılar, yok sayılmaya çalışıldılar, tehdit edildiler ama onların bir Allah'ı, bir de devleti vardı, vazgeçmediler. Terör örgütü PKK'nın kendilerinden koparıp aldığı evlatlarını, terör örgütünün İnsan Kaynakları gibi çalışan HDP'nin Diyarbakır İl Başkanlığı'nın önündeki merdivenlerinde bağırmadan, çağırmadan ama en etkili ve en korkutan sessiz eylemle bekliyorlar.
Hacire Ana'nın yaktığı fitil artık öyle bir büyüdü ki, korkması gerekenler yani, teröristler, terör örgütleri ve onların destekçileri alev alev tutuştular.
Hükümet ve İçişleri Bakanlığı sessiz sedasız gerçek bir destan yazıyor. PKK'nın kandırıp dağa çıkardığı gençlerin 600'ü 3 yıl içinde gelip teslim oldular ya da ailelerine kavuştular. Sadece 2019 yılı içinde tam 247 genç, dağdan indi. Elbette güvenlik güçlerimizin silahlı mücadelesinin çok önemli katkısı var ama bir o kadar da anne ve babalar, eşler ve aileler üzerinden yürütülen "ikna projesinin" çok ciddi katkısı oldu, oluyor. Teröristlerin kamplarına havadan broşürler atılıyor. Üzerlerinde "Bu bayramda annemi, babamı, evladımı görmek istiyorum" mesajları yazılı, birbirine sarılan aile fotoğrafları olan broşürler bunlar. Duygusal mesajlar, dağda zaten zorla tutulan gençlere moral oluyor, motive ediyor.
Geçtiğimiz gün, bizzat Başkan Erdoğan tarafından ailesine müjdesi verilen ve 4 yıl önce dağa kaçırılan Cafer Ceylan'ın kaçış hikayesi de tam bir film öyküsü gibi. Terör örgütü PKK tarafından 15 yaşında kandırılarak dağa çıkarılan ve önce Irak'a götürülen Cafer'e burada silah ve atış eğitimi verildi, canlı bomba eğitimi de aldı ve örgütten kaçmadan önce sözde örgüt yöneticileri tarafından bir eylemde canlı bomba olarak kullanılması kararlaştırıldı. Ama Cafer, televizyonda annesi Hatice Ceylan'ı HDP Diyarbakır il binasının önünde "evlat nöbeti" tuttuğunu görünce işte ölüm yolundan kaçışın hikayesi bu anda başladı. Cafer, bir fırsatını bulup Ayn el Arap şehir merkezindeki esnaftan temin ettiği telefonla 2 ay boyunca annesiyle gizli gizli görüştü. Anne Hatice Ceylan her telefon konuşmalarında oğluna, "Oğlum bize geri dön. Orada sadece ölüm var. Orası ölüm yolu. Sakın çatışmaya girme, başka evlere de ateş düşmesin" diyerek onu dağdan indirmeye ikna etti.
İki ay boyunca kaçma planı yapan Cafer bu süreçte hem annesiyle hem istihbarat ekipleriyle görüştü ve Cafer'e nasıl kaçacağıyla ilgili bilgi ve cesaret verildi. Ancak ilk denemesinde örgüt mensuplarınca yakalandı. Cafer'i iki gün boyunca sınırda bekleyen istihbarat birimleri, tekrar kendisiyle iletişime geçti ve yeni bir plan yapıldı.
Yanına bir arkadaşını da alan Cafer, filmlere konu olacak kaçışını şöyle anlattı: "Kaçma telaşıyla yanımıza çok az malzeme aldık. Heyecandan yolu karıştırdığımız anlar oldu. Bu anı, çok uzun süredir hayal ettim. Son bir güçle sınıra varmam gerektiğini biliyordum. Arkadaşımla birbirimizden güç alarak yola devam ettik. Son zamanlarda örgütte çözülmeler artınca Türkiye sınırına yabancı uyruklu kişileri yerleştirdiklerini biliyorduk. Korka korka sınıra geldik. Sınırda istihbarat birimlerinin bizi beklediğini görünce mutluluktan ağladık."