Dünyada dengeler, güçler hatta sınırlar yeniden belirleniyor. Türkiye, bu dengenin (veya dengesizliğin) tam da en merkezindeki ülke olmakla kalmayıp, değişen düzen içinde değişen yeni Türkiye'nin yeni kodlarını kabul etmemekte direnen güçlere karşı da olanca gücüyle karşılık veriyor. Okurlarım arasında eski Türkiye'yi yaşamamış olan gençler varsa belki bu dediğimin neye karşılık geldiğini anlamakta eksik kalabilirler. Ama, şu kadarını bilmeliler ki; bütün formüllerin dışında tutulan, mutlak güç olarak görülen ülkelerin kurdukları masada yer verilirse oturan ve eğer oturmasına izin verilmişse, masadan ne kadar pay alacağına kadar her konuda "büyük abilerin" tek karar verici olduğu bir dönemi yaşadı Türkiye.
Ancak son 17 yıldır gerçek gücünün ve özgül ağırlığının farkına varan, bu gücü her platformda hissettiren ve kullanan bir Türkiye var. Doğru diplomatik atılımlar, sahada gösterilen kararlı tutumlar, güçlü ekonomik adımlar, savunma ve enerjide yerli- milli atılımlar sayesinde Türkiye artık ciddi bir oyun kurucu olmasının yanında, masayı kendi kuran hatta o masada kimin oturacağına, kimin nerede oturacağına kadar belirleyici bir akil rol-model haline geldi.
İşte bu yeni Türkiye; yangın yerine dönen Suriye'de (ki; Suriye'yi sadece Ortadoğu'daki bir ülke olarak algılamak çok eksik olacaktır. Hem zengin petrol ve enerji kaynakları, hem bu bölgede etkinlik kurmak isteyen büyük ülkeler adına Akdeniz'e açılan Türkiye'nin dışındaki onlar adına alternatif tek kara parçası olması da Suriye'nin ABD ve Rusya başta olmak üzere büyük ülkeler adına stratejik önemini anlatmaya yeterli olur sanırım) dengeleri belirleyen ve aslında bu yönüyle de büyük abileri çokça kızdıran bir Türkiye var artık karşımızda.
Bugün sadece Türkiye ve ABD'nin değil, tüm dünyanın gözünün-kulağının çevrildiği bir zirve gerçekleşiyor Washington'da. Başkan Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki belki de en önemli görüşme diyebiliriz. Konu başlıkları malum; FETÖ, Suriye, Halkbank, YPG'ye verdikleri destek, Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen ve Senato'ya gelmesi istenilen sözde Ermeni tasarısı ve yaptırımlar, Trump'ın diplomatik nezaketten tamamen uzak mektubu, S-400, F-35 bu başlıkların en önemlileri.
Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından olmazsa olmazı olan Suriye sınırının terörist unsurlardan temizlenmesi ve 2 milyon civarındaki mültecinin yurtlarına dönüşünün sağlanması, başından bu yana Türkiye'nin taviz vermediği ve vermeyeceği iki başlık. ABD ile 120 saat sonunda varılan anlaşmaya rağmen, sahada teröristlerin tam olarak temizlenmediğinin tespiti yapıldı. Dün, Washington'a hareketi öncesinde Başkan Erdoğan'ın açıkladığı bu durum, bugün Trump ile görüşmesinde fotoğraflar ve video görüntüleri eşliğinde delilleriyle masaya konulacak. Ve şu söz kesin olarak söylenecek: "Teröristlerden gelecek saldırı ve provokasyonlara anında cevap verilecek..."
Bu kadar çok sorun ve ABD'nin bu kadar eksiği varken neden bu görüşme gerçekleşiyor diyenlere tek bir sözüm var: "İşte zaten tam da bu yüzden bu görüşme şart!" Her ne kadar bu zorluklara Trump'ın azil süreci ve aynı zamanda seçim süreci de eklense, Amerikan müesses nizamının direnci de eklense; Başkan Erdoğan'ın dirayeti, tecrübesi ve kararlılığı ve elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin haklılığı ve Türk milletinin tam desteğiyle bugünden sonra yarın başka konuları da konuşur olacağımıza inancımız tam.