Başkan Erdoğan'ın son iki haftadır partisinin Meclis grubundaki konuşmalarının adresi salondaki vekiller değil, okyanus ötesi ve aslında bütün dünya ülkeleri.
Sekiz yılı aşan Suriye sorununun yangın yerine dönmesi ve içerideki bu yangının 911 kilometrelik en uzun sınır komşusu Türkiye'yi doğrudan etkiler hale gelmesinin bir karşılığı oldu. Bu karşılık da maalesef; (sözde) müttefikimiz ABD ve diğer bölge ülkelerine ve Suriye ile herhangibir ilgisi ve ilişkisi olmadığı halde bu ülke üzerinde yaşananlar üzerinde söz sahibi olmanın yarışına girip, Türkiye'yi dışlamaya kalkanlara yönelik olacak tabii ki.
Dünya üzerinde Türkiye kadar terör saldırılarına (ki; bunu bize hak verip hakkımızı vermeyen tüm ülke ve ülkeler toplulukları da söylüyor) maruz kalmış ve mağdur olmuş ve buna rağmen terör örgütleriyle etkin mücadelesinde üstün başarı sağlamış bir başka devlet ve millet yok. 90'lı yıllardan bu yana maruz kaldığımız terör saldırılarını da dahil ederek PKK ile başlayıp PYD, YPG, DEAŞ ve FETÖ ile devam eden terör saldırılarında her yolu deneyen teröristler, maalesef arkalarında bize dost görünen büyük devletleri de alıp iyice şımardılar. Bakınız ABD'ye; sözde askerlerini çekme ve bölgeden çekilme kararı almıştı ama dün Başkan Erdoğan da açıkladı; aynı ABD, güvenli bölge olarak oluşturma kararı alınan bölgede YPG'li teröristlerle ortak devriye çalışmaları yapacak kadar ileri gitti. Üstüne Trump'ın "Petrol Kuyuları" açıklaması geldi. Bir damla petrolün, insan kanından daha değerli olduğu aynı ABD; petrol kuyularının başına da asker olarak YPG'li teröristleri dikmeyi ve birlikte bu kuyuları işletmenin planını yapıyor görünüyor.
Çok güzel bir reklam spotu var hatırlarsınız; "Çok fazla oluyoruz" diye. İşte bütün olan bitenin de sebebi; Türkiye'nin Çok fazla olması! Elbette kinayeli söylüyorum. Türkiye ve Türk devleti aslında yapması gerekeni yapıyor. Çünkü; sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridoru ve terör devleti projesini birkaç hamlede bertaraf edince; burada hesabı olan ve tüm yatırımını buna göre yapan bütün büyük ülkelerin oyununu bozdu. Biz burada olan bitene; Beka Meselesi demiş ve en başından bu yana hem diplomatik yolları sonuna kadar zorlayarak hem de sahada her tür önlemimizi alarak bu kararlılığımızı ortaya koymuşuz.
Başta ne dediysek şimdi de aynı şeyi söylüyoruz; Türkiye'nin, başka bir ülkenin toprağında gözü yok. Buraya girdiğimiz bölgede kalıcı da değiliz. Bizim için tehdit oluşturan terörist unsurları temizleyip, kendi sınırımız açısından güvenli hale getirinceye kadar buradayız. Hem bizim açımızdan güvenli bölge olması hem de bizde misafir olarak bulunan milyonlarca Suriyeli mültecinin güvenli bir şekilde yurtlarına dönmesinin sağlanmasına kadar da bu tavrımız sürecektir.
Haber sayfalarımızda okuyacağınız için tekrara girmek istemiyorum ama Türkiye'nin haklılığı ve kararlılığı bir kez daha dün Başkan Erdoğan tarafından dile getirildi. "Son terörist temizlenene kadar mücadelemiz devam edecektir." Malum; Trump'ın diplomatik hiçbir teamüle uymayan mektubuna da atıfta bulundu ve "Peşinen reddediyoruz, sahiplerine iade ediyoruz" sözünün üzerine söz söylenmesi pişmiş aşa su katmak olur. Son sözü yine Erdoğan'a verelim. Dünkü grup toplantısı sonrasında çıkışta kendisine; "Mektubunuz acele posta servisi (APS) ile Amerika'ya iade olundu" sözüme karşılık Erdoğan'ın cevabı; "Aynen öyle, anlayan anlamıştır artık."