"Tam bağımsızlık benim karakterimdir" demiş Büyük Atatürk. Bağımsızlık denilince aklınıza devleti yönetenlerin bağımsızlığı gelsin. Birilerinin maşası ya da sözcüsü olmayanlar gelsin. Milleti ilgilendiren kararları alırken sadece millet yararına düşünenler gelsin. Bulunduğumuz coğrafyada kendimizi savunma durumunda olan ülkemde birkaç silah karşılığında insanına zulmeden siyasetçiler değil, milli ve yerli silahını, tankını, tüfeğini hatta neredeyse uçağını yapar hale getiren devlet adamları gelsin.
Enerjide dışa bağımlılığı bir kader görüp hiçbir şey yapmayanlar değil, Doğu Akdeniz'de enerji kaynaklarında kendi hakkını kimselere bırakmamayı her şey pahasına göze alan siyasetçiler gelsin. Birkaç milyon için IMF kapılarında bekleyen siyasetçiler değil, IMF'ye borçları sıfırlayıp, artık başka devletlere borç verir hale getiren devlet adamları gelsin. Orta Doğu'da bir huzur adası olan ülkemizi karıştırmak, milletimizdeki birlik ve beraberliğe ve huzurumuza hançer sokmak isteyenleri biliyoruz.
Özellikle de TC vatandaşlık numarası taşıyanların ihanet içinde olmasını anlayabilmemiz mümkün değil. Bakın işte son örnek; Aslı Erdoğan isimli sözde yazar. Terör örgütü PKK'ya destek ve örgüt propagandasına hizmet ettiği gerekçesiyle 4 ay tutuklu kalan bu hanımefendi, yazılarındaki yalanlara doymamış olacak ki, Belçika'da yayımlanan Le Soir'e verdiği röportajda hızını alamamış ve yalanı artık diline dolamış. Neymiş? Türkler, ilkokuldan itibaren Kürtler'den nefret etmeye koşullandırılıyormuş! HDP hariç, Meclis'teki tüm partiler teröristmiş! Falan filan! 26 yıldır gazetecilik yapan bir fikir işçisi olarak söylüyorum ki; bu sözler de bu görüşler de "fikir özgürlüğü" falan değildir. Bal gibi yalandır, bal gibi de ihanettir. Bu yazar görünen terör sevici hanım da haindir!
Tam bağımsız ekonomi böyle olur
Bağımsızlık ile açtık sözümüzü, araya parazitler girdi ama biz gelin tam bağımsızlık nasıl olurmuş onunla devam edelim. Türkiye, artık birilerinin maşası veya emir eri gibi davranmayıp her konuda masayı kuran ve masada kimlerin nereye oturacağına karar veren güçlü bir ülke haline geldikçe başta ABD olmak üzere herkesin ezberini bozuyor. Ve, darbe kalkışması dahil, toplumsal olaylar ve terör saldırıları dahil ve en son ekonomi üzerinde manüplasyonlar yoluyla saldırıya uğruyor. Sınır güvenliği ve beka meselesi adına ABD'ye ve tüm dünyaya rağmen yürüttüğü Barış Pınarı Harekâtı, sahada ve masada başarı ile sonuçlanırken, gündeme pek gelmeyen finans alanında da çok büyük başarı hikayesi yazıldı. Bizim her harekat ve beka meselemiz gündeme geldiğinde ABD ve Trump, ekonomik yaptırım silahını masaya koydu.
Her geçen gün dozunu arttırdığı tehditlerin sonu; uzun yıllar altından kalkamayacağı şeklinde ağır faturalar ödettirileceği ifadelerine kadar vardı. Ağustos 2018'de yine ABD tarafından maruz bırakıldığımız saldırılar sonrası alınan önlemler ve politikalar sayesinde ekonomi güçlendi ve ekim başındaki tehditler piyasalara etki edemedi. Barış Pınarı Harekâtı sonrasında 14 Ekim'de özellikle dolar üzerinde yürütülen spekülatif operasyonlar etki etmedi, finansal alanda geri adımın ardından 15 Ekim Salı günü Pence ve Pompeo, Türkiye'ye geleceklerini açıkladılar. Çarşamba günü Başkan Erdoğan, partinin grup toplantısında Türkiye'nin şartlarını açıkladı, Perşembe günkü görüşmede Erdoğan'ın bir gün önce ortaya koyduğu tüm şartlar mutabakat metnine yansıdı, Türkiye istediği herşeyi aldı.
Türkiye'nin gücünü bilen, bunu her ortamda hissettiren, milletini çok iyi tanıyan, dünya siyasetini en iyi bilen tecrübeli bir devlet adamı olarak Erdoğan sahadaki gücümüzü masaya da yansıttı. Bu başarıda, finansal saldırılar karşısında dirayeti yükseltilen ekonominin katkısına kim itiraz edebilir?
Ekonomide yazılan bu tarih için Erdoğan'ın liderliğinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak eşgüdümünde emeği geçen herkese millet olarak minnettarız.