Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Esnek ittifaklar dönemi

Yeni dünya düzeni ile ilgili okumalar yaparken, kavramların klasik anlamları dışında yeni kavramlarla tanışmak mümkün. Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de burada yerini alır. İşte, bir süredir dünyanın bütün bölgelerinde olan bitenleri düşünür ve küresel bir dönüşümün yaşandığını kabul eder isek; yeni bir dünyanın kurulduğunu, güç ve ilişkiler açısından yeni bir düzenin (düzenlerin) oluştuğunu da görmek zor olmayacaktır. Türkiye de, bu yeni döneme uygun olarak askeri-diplomatik ve ekonomik bir ilişki stratejisi yürütüyor.
Dünya genelinde bir süredir yaşanan dönüşümün iki ana eksen üzerinde olduğunu da hatırlatmamız lazım. 2008'de ekonomi, 2011'de güvenlik alanında başlayan bu krizler, ülkeler arası ilişkilerin de doğasını değiştirdi. Küresel bir türbülans içinde yaşıyoruz.
Ekonomi, savaş, yoksulluk hepsi bir arada. Çoklu krizler aynı zamanda çoklu fırsatları da beraberinde getirir.
Küresel türbülanslardan biri de Orda Doğu'da yaşandığına göre Türkiye'yi bu denklemden ayıramayacağımız çok açık.
Prof. Dr. Fuat Keyman'ın yeni dönemle ilgili analizi çok doğru; "Irak ve Suriye'nin çökmesi, Türkiye'ye güvenlik riski olarak yansıyor. Buralarda iç savaşla, terörle bir insan akını var ve biz buna mülteci krizi diyoruz. Ve büyük güçlerin bu coğrafyadaki egemenlik savaşı var. Bu da Türkiye'nin daha korunmalı ve şüpheci olması sonucunu doğruyor. O yüzden bazı kilit ülkelerle ittifaklar yaparak kendi güvenliğini korumaya çalışıyor. Esnek ittifaklar da denilebilir, çoklu ittifaklar da. Küreselleşme krizi arttıkça, kurumsal ve sarsılmaz ittifakların yerine esnek ittifakların artması doğal olacaktır." Yeni ilişki modelini irdelerken; güç ve çıkar temelli bir stratejik tercih olarak bakmak daha doğru olacaktır. Ve genellikle güvenlik ve ekonomi alanlarında tercih edildiğini görmek daha doğru bir bakış açısı. Bu yeni düzende Trump faktörünün de etkili olduğunu söylememiz lazım.
Hem kendi ülkesi ABD yönetiminde hem dış ilişkilerde hayli esnek bir Trump gördüğümüz konusunda kimsenin kuşkusu yoktur sanırım. Pentagon'a rağmen Suriye'den çekilme kararını tek başına vermiş olması, yeniden aday olacağı 2020 seçimlerinde bölgeden çekilme politikasını iç politikada en önemli konu başlıklarından birisi olarak sıcak tutmayı tercih edeceği de çok açık. Stratejik ortağı olduğunu söylediği bir ülkeyi, stratejik bir hedef haline getirmekten çekinmediği gibi, ülkesinin tarihsel ve diplomatik anlamda can düşmanı gördüğü ülke ile ilişki kurmaktan da çekinmiyor.
SETA Stratejik Araştırmalar Direktörü ve gazetemiz yazarı Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın daha önce bir yazısında uluslararası ilişkilerde yeni dönemi anlatırken müttefiklik kavramına da açıklık getirmişti;
"Müttefikler birbirine güvenmez. Sadece tek başına halledemeyecekleri bir soruna karşı güçlerini birleştirirler. O tehdit ortadan kalktığında ise herkes kendi yoluna gider.
Bu müttefikler aynı anda başka müttefiklerle başka konularda da ittifaklar kurabilirler.
Mesela Türkiye, Suriye'de Rusya ile ittifaka girerken, Ukrayna'da Almanya'yla ittifaka girebilir. Farklı ülkeleri, farklı ittifak sistemleriyle dengeleyerek statükonun devamı sağlanmaya çalışılır. Herkesin nihai hedefi farklıdır, ancak herkes belli başlı konularda bir soruna karşı ittifak yapabilir. Son dönemde dünya siyasetinde işbirlikler azalırken ittifakların sayısının artması da bu yüzden. Devletler, uzun vadeli ve güvene dayalı kazan-kazan ilişkisini bir kenara bırakıp al-ver ilişkisine geçiş yaptı ve Türkiye de bu yeni düzene ayak uyduruyor."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA