Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Başbakanı Ersin Tatar'la adaya huzur getiren Kıbrıs Barış Harekatı'nın 45'inci yıldönümünde Doğu Akdeniz'de yaşananlar, Kıbrıs sorunu ve Türkiye'nin KKTC'ye verdiği güçlü desteği konuştuk. İşte Tatar'ın gündemdeki konularla ilgili çarpıcı mesajları;
(Kıbrıs Barış Harekatı'nın 45. yıldönümü kutlamalarındaki coşkuya dair) Akdeniz'deki sıcak gelişmeler, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararlılığı ve sondaj çalışmaları, Kıbrıs'ı gündeme getirerek 45'nci yıl coşkusuna etki etti. Doğu Akdeniz'deki gelişmeler, Türkiye'nin iddialı bir ülke olarak bu bölgede ortaya çıkması, denizdeki bu haklar, hukuklar ve bir takım doğal zenginliklere dair değerlendirmeler tabi ki Kıbrıs'ın değerini arttırtı. Doğu Akdeniz'e en uzun sahil şeridi olan ülke Türkiye. Türkiye de KKTC'nin gerçekten arkasında olan ciddi duruşuyla, söylemleriyle bu 'mavi vatan' dediğimiz Doğu Akdeniz'deki zenginliğimiz ve çıkarlarımızı gözeterek KKTC'nin ne kadar önemli bir devlet olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye siyasetiyle, duruşuyla ve bölgedeki haklarına ve iddiasıyla, bu saatten sonra geri dönüş veya taviz vermez.
(Doğu Akdeniz'deki doğal gaz rezervinden pay kapma yarışı ve Türkler'in konumuyla ilgili) Kıbrıs'ta yasayan Türkler olarak anavatan dediğimiz Türkiye ile bu süreci beraber yöneterek en iyi sonuçları alma noktasındayız ve bu noktada gerçekten Kıbrıs'ta hidrokarbon meselesinde halkımızın yüzde yüzü Türkiye ile birlikte bu yolu yürüme taraftarıdır ve bu şekilde bu süreci ileri bir noktaya taşırız. Önemli olan dünyaya o mesajı vermektir. Bu coğrafyada bu denizlerde hak iddia ediyoruz ve bunlar uluslararası hukuka fevkalade uygundur. Karşımızda uluslararası bir koalisyon var ama biz de Türkiye ile birlikteliğimizi koruyarak karşılarında duracağız. Türkiye'nin kararlı duruşu bize güç veriyor. 'Bu deniz bizimdir' diye kavga verilmektedir. Meselenin özü de budur. Hala daha Kıbrıs'ta bir anlaşma olmuyor, neden? Çünkü onların noktasından bu anlaşmayla Kıbrıs'ı onlar alacaklar, Türkiye'yi uzaklaştıracaklar. Türkiye Anadolu'ya hapsedilecek ve burası büyük Yunanistan ve AB'nin biraz da Müslüman-Hristiyan çatışmasına kadar gidebilir. Ben hala daha o çatışma kültürüne inanırım. Müslümanlık-Hristiyanlık ve AB'nin bu tezgahı ama günün sonunda biz direnirsek Kıbrıs Türk halkı da bu topraklarda direnme aşamasında gerçekten oyunu bozarsak ki bozuyoruz ve biz diyoruz ki federal çözüme biz inanmıyoruz ve böyle birşeyin olacağını biz düşünmüyoruz. Çünkü biz ayrı bir halkız, ayrı bir devletimizin olması lazım ve bu devletin de tek inandırıcı garantörü de Türkiye olacak ve biz Türkiye ile bu yolu yürürken Doğu Akdeniz'deki haklarımız ve bu 'mavi vatan' dediğimiz olgu ile yolumuza devam edeceğiz.
TÜRKİYE HEP UMUDUMUZ OLDU
(Başkan Erdoğan'ın "Gerekirse Ayşe tekrar tatile çıkabilir" sözleriyle gösterdiği kararlılığa dair) Ben çocuktum, "Acaba Türkiye ne zaman gelecek?" diye beklerdim. 1974'ü gördük. Bizim için büyük mutluluktu. 1983'te Cumhuriyetimizi kurduk ve o günden bugüne Türkiye hep umudumuz oldu. Türkiye'nin çok sıkıntıları var, başka başka öncelikleri de olabilir ama şu anda Kıbrıs Türk'ü gerçekten çok rahattır. Türk halkı büyük bedeller ödedi, fedakarlıkta bulundu ama sonu hayırlı oldu. Çünkü artık Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ve Türk hükümeti ve tüm Meclis diyorlar ki "Bütün bu zenginliklerde bizim de payımız var. Kıbrıs adasında da haklarımız var ve Kıbrıs adasında yaşayan onurlu ve bu kutsal değerleri paylaşan Kıbrıs Türk soydaşlarımızı sonuna kadar desteklemeye de iddalıyız". 74 ruhu (Kıbrıs Barış Harekatı) bugün dirildi ve hatta ötesine geçti. 74'te Sayın Ecevit "Ben Türkiye olarak soydaşlarımın can ve mal güvenliğini korumaya gidiyorum" dedi. "Kıbrıs'a barış götürmeye gidiyorum" dedi. Şimdi 45 yıl sonra ne oldu? Bir kere bu coğrafya daha da değerlendi. Hibrokarbon zenginlikleri ortaya çıktı bütün devletler öyle böyle buraya bir pay almaya geliyorlar. KKTC'nin Türkiye'ye olan bağlılığı ve bizim siyasetçilerin bu noktada öncülük önderlik edebilmeleri bu bakımdan gerçekten bizi çok rahatlatmaktadır ve dediğim gibi bir kez daha Türkiye ve Türk halkına ve tabi ki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a barış harekatımızın 45. yıl dönümünde bir kez daha minnet duygularımızı, şükran duygularımızı sunmak istiyorum. Çok önemli günler geçiriyoruz. Bu kararlılık olmasaydı, biraz geri dursaydık bunlardan çok haksızlık görebilecektik. Bu dik duruş ve değerlerimizi sahiplenme KKTC için ve Kıbrıs Türk halkı için bu topraklarda var olma mücadelesinde çok önemli ve kritik aşamadır. Başarılı olacağımıza inanıyorum. Güney Kıbrıs sanıldığı kadar tek vücut değildir. Kendi içlerinde onlar da bölünmüşler. Dolayısıyla biz dik durursak biz çözülmeyiz ama Güney Kıbrıs çözülür.
MARAŞ'IN AÇILMASI BÜYÜK ZENGİNLİK OLUR
(Yerleşime kapalı Maraş bölgesinin yeniden açılması konusu) Binlerce belge ve tapu sayesinde Maraş'ın Türk malı olduğu ve İngiliz döneminde peşkeş çekildiği ortaya çıkmıştır. Envanter çalışmaları bittikten sonra Türk yönetimi Maraş'ın açılmasını gündeme getirebilir. Vakıflar aşaması tamamlandı. Türkiye ile istişare ettikten sonra gerekli adımlar atılabilecek. Maraş, Gazimağusa'nın devamı şeklinde ve çok değerli ve marka değeri olan bir sahil şeridi. Turizmde o dönem 40 bin yatak kapasitesi vardı. Sinema endüstrisini bile heyecanlandırdı. Türkiye'den bir şirket film çekmeye çalışıyor ve devamı da geliyor. Yerleşime açtığımızda büyük zenginlik olur. Bu KKTC'nin hakkıdır. Kendi kendini finanse edecek.
RUMLAR'IN ÇOĞU IRKÇI BAKIŞA SAHİP
(Yunan şarkıcı Anastasia'nın KKTC'de konser verdiği için Rum gazetelerince linç edilmesine dair) Rumlar ırkçıdır. 800 bin Rum var. Kardeşçe yaşayabileceğimiz insanlar kaç kişidir? Hadi olsun 200 -300 bin. Çoğu ırkçıdır ve Türklere karşı farklı bir bakış açıları var. Dolayısıyla Kıbrıs'ta bir anlaşma olsa da kalıcı olabileceğini düşünmüyorum. Rumlar'ın niyeti hala 'enosis'i hayata geçirebilmek.