Suriye'deki değişim yüzünden İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki işgalini genişlettiğini, hatta Şam'a 25 kilometrelik mesafeye kadar yaklaştığını dile getirenlerin içinde öyle bir güruh var ki, bilmezseniz İsrail'le sorunları olduğunu sanırsınız.
Halbuki...
İsrail'in bir yılı aşkın süredir Gazze'de yaptığı vahşi katliamlara gıkları çıkmayan da bunlardı.
Dahası...
ABD'nin Hiroşima'ya attığı atom bombasının gücünden katbekat fazla güçte Gazze'yi bombalayan İsrail'i protesto edenlere karşı gündüz gözüyle İsrail'i savunmuşlardı.
O kadar ki, dünyanın bütün vicdanlı insanları soykırımcı İsrail'i lanetlerken, bu güruh hiç utanmadan "İsrail'de hukukun egemen olduğunu, bölgemizin yegâne demokratik ülkesi olduğunu, halkının da çok aydın olduğunu..." gündüz gözüyle yutturmaya çalışmışlardı.
Şimdi de kalkmış "İsrail, Suriye'de alan hâkimiyeti elde etti" yollu lakırdılarla güya endişelerini dile getiriyorlar.
İçlerinde öyle manyak allameler var ki PKK'nın Suriye uzantısı örgütler üzerinden "Sınırlarımızda 'İkinci İsrail' kuracaklar..." diyorlar. Fakat işin garibi, çok kısa süre öncesine kadar aynı eşhas, "Sınırlarımızda şeriatçılar olacağına, PYD/YPG gibi seküler örgütler hâkim olsun" diyorlardı.
Gerçek endişeleri...
Suriye'deki değişimin Türkiye'ye özellikle de Erdoğan'a avantaj sağlayabilme ihtimalinden ibaret.
***
Bunların bir de öyle kül yutmaz yorumcuları var ki aklınız durur. Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saygısızlık yapan mektubu üzerinde 2019'dan beri tepinmişlerdi ama aynı Trump, Erdoğan'ı övünce, "Bu işin altında bir çapanoğlu var" yollu komplo teorileri döktürdüler.***
İşbu güruhun aksine, samimi ve tutarlı şekilde endişelerini dile getiren herkesi susturmaya çalışan bir başka güruh daha var.
Her iki güruh, tavır ve inanç olarak birbirlerine taban tabana zıt ama mantık ve "etik" olarak bir hayli benzeşiyorlar.
Makul olmak bunlar için çok mu zor bilemiyorum. Sanki herkes bunlarla aynı düşünmek zorundaymış gibi farklı her sesi de boğmaya çalışıyorlar. Büyük şairimiz İsmet Özel'den TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a kadar kendileri gibi düşünmeyen herkesi itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı da birkaç gün evvelki canlı yayında bunlardan şekvacıydı. (Mealen) "Ne yani, İsrail'in Suriye'deki işgalini görmeyelim mi?" diye feveran ediyordu.
Kendilerini arzın merkezine oturttukları ve kendileri dışında gelişen hadiseleri "danışıklı dövüş" addettikleri için ben bunlara "tiyatrocu" diyorum.
Absürd Tiyatro, Epik Tiyatro, Kukla Tiyatrosu, Orta Oyunu, Ajitprop Tiyatro, Ajitatif Tiyatro, Tragedya, Komedi, Dram ila ahir tiyatroyu az çok bilirim. Onca oyun yazdım, oyunlar yönettim; lakin, "başrol oyuncularından" birinin 80 ton bombayla öldürüldüğü tiyatro ne gördüm ne duydum!
Mecazın veya soyutlamanın elbette farkındayım.
Fakat, 15 Temmuz direnişini "tiyatro" tesmiye edenlere karşı "Tankların, savaş uçaklarının kullanıldığı ve onca insanın katledildiği tiyatro mu olur!" denilmemiş miydi?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz