"Batı haktan/haklıdan değil, güçten/ güçlüden yanadır" diyoruz ya, sanılmasın ki sadece "öteki" addettiklerine karşı bu böyledir.
Kendi aralarında da belirleyici olan budur.
Uluslararası hukuk, demokrasi, insan hakları, serbest piyasa ve daha nesi varsa teferruattan ibarettir. Esas olan çıkarlarıdır.
Hele ki ABD'nin eline bu konuda hiçbiri su dökemez. Şayet menfaati yoksa dostluk veya vefa gibi motivasyonlarla kılını kıpırdatmaz.
O kadar ki, tarih boyunca yanında saf tutan İngiltere bile söz konusu "bencillikten" nasibini almıştır... ABD, Normandiya sahillerinde onca kayıp veren İngiltere'nin yardım çağrılarına, çıkarını garantiye alıncaya değin kayıtsız kalmıştır. Bunu da "stratejik hesaplar" kapsamında yutturmuştur.
ABD'nin huyu budur: İki dünya savaşına da sonradan girmiş, "kasa" misali hep kazanan olmuştur. Böylece altın yerine geçecek kâğıtlarını (doları) dayatmış, kendisine çalışan dünya düzenini kurmuştur.
İsterseniz bir de yakın tarihten misal verelim:
Avustralya'nın 12 denizaltı inşa etmesi için Fransa'yla yaptığı sözleşmeyi ABD (2021'de) iptal ettirmiştir. Fransa, "Sırtımızdan hançerlendik" diye ciyaklamıştı hani. Kim ciyaklamaz; bir kalemde 37 milyar dolar zarara uğratılmışlardı.
Bizi de sırtımızdan vurmuşlardı. Hem de kaç kez, üstelik "stratejik müttefikimiz" diye diye...
Suriye'de binlerce TIR silahla donatmaya devam ettikleri terör örgütü bunun en bariz göstergesi değil mi?
Diyeceksiniz ki, Batı ve ABD madem sadece güçten anlar, Rusya'nın "Nükleer silah kullanırız" tehdidini neden iplemiyorlar? Hiç ipleselerdi, Ukrayna gündüz gözüyle ABD'nin ATACMS füzeleriyle Rusya'ya saldırabilir miydi?
Bu sorunun piyasadaki cevabı şöyle: "Topal ördek Biden giderayak Trump'a gıcıklık olsun diye füzelerin ateşlenmesine izin verdi..."
Kimsecikler kusura bakmasın, bu piyasaya katılmıyorum. Biden yerine Trump olsaydı da durum değişmezdi.
Bu kanaatimi de Trump'ın Rusya'nın derinliklerini vuracak kabiliyetteki ABD füzelerinin kullanılması konusunda getirilen kısıtlamaların kaldırılacağından söz eden Mike Waltz'ı Ulusal Güvenlik Danışmanı yapmasına dayandırmıyorum.
Putin'in blöf yaptığına inanıyorlar, hepsi bu!..
"Japonya'ya atom bombası atan ABD nasıl olur da Rusya'nın blöf yaptığına inanır?" derseniz vereceğim cevap şudur: ABD atom bombası atarak Japonya'yı teslim alacağına inanıyordu; Rusya ise "Ben kaybedersem bu dünyayı size de yâr etmem!" demeye getiriyor.
Takdir edersiniz ki kazanmak için göze alınan ile kendisini de yok edecek şeyi göze almak aynı şey değil.
Kaldı ki, Rusya daha Siyonist İsrail'i "üzmeyi" göze alamıyor, bizzat kendisini yok edecek şeyi nasıl göze alsın!
Şu hâle bakın: Suriye'nin güvenliğini sağlamak için davet edildiği Suriye'de bulunan Rusya, canı sıkıldıkça Şam'ı bombalayan İsrail'e gıkını çıkarmıyor!
Gazze halkının çoluk çocuk kusursuz şekilde soykırımdan geçirilmesi için ABD İsrail'e yardım ederken, Rusya da (milyarlarca insanın vicdanı mesabesinde adamakıllı sesini yükselteceğine) bir yılı aşkın süredir devam eden soykırımı seyretmekten öteye geçemiyor.
Bu Rusya mı çok kutuplu dünyanın bir kutbu olacak?
Soykırımı destekleyen veya izleyen dünya çok kutuplu olsa ne olur, tek kutuplu olsa ne olur!