Ukrayna'nın 6 Ağustos'ta Kusk bölgesine yaptığı saldırıyı genişletmesi Rusya'yı ister istemez "savunma" pozisyonuna soktu. Her şeyden evvel stratejik altyapısı zarar gördü. Kursk Nükleer Santralı bile büyük risk altında, daha ne olsun!
Nerden bakarsanız bakın Ukrayna son hamlesiyle Rusya'yı küçük düşürdü. "Yıpratma savaşının" amacı daha çok budur zaten
Batı'nın "hal diliyle" Rusya'ya dediği şudur: "Bize dikleniyordunuz ama daha vekil gücümüzün içinizden geçmesine engel olamadınız!.."
"Batı propagandası" diyerek burun kıvıramayız; Rusya'nın duçar olduğu halin tefsiri budur.
Şayet Batı propagandası olsaydı, Rusya'nın "müttefiklerinden" Belarus ve Kuzey Kore teyakkuza geçmezdi.
***
İşin ilginç tarafı, savaş başladığı günden beri bütün dünyayı Ukrayna'nın arkasına yaslayan ve Rusya'yı alabildiğine yalnızlaştıran ABD, Kurks "zaferinden" pay almak istemiyor. Ki, mahut "zafer" ABD ve müttefiklerinin silahlarıyla kazanıldı.
Sahi, ABD söz konusu "zaferdeki" payını neden inkâr ediyor? Ukrayna'nın ABD'den onaysız mahut saldırıya girişemeyeceği herkesin malumu olduğu halde, ABD "Benimle ilgisi yok" yollu açıklamalarla neden "sorumluluk" almaktan kaçınıyor?
Ortadoğu'daki "Direniş eksenine" Rusya'nın silah yardımında bulunmasından endişe ettiği için mi?
Soru saçma geldiyse şuncağızı hatırlamanın tam vaktidir: Bir süre önce
Rusya Devlet Başkanı Putin, NATO tarafından verilen silahların, Ukrayna'nın Rusya'ya saldırılarda kullanması durumunda, Rusya'nın da Batı'nın düşmanlarına uzun menzilli füzeler sağlamayı düşünebileceğini belirtmişti.
"Batı'nın düşmanları" ifadesinin sahadaki karşılığı, Batı'nın jandarması konumundaki
İsrail ile savaşan "Direniş ekseninden" ibarettir.
Soru şudur: Rusya, İsrail ile savaşan "Direniş eksenine" silah vermeye cesaret edebilir mi?
***
SSCB döneminde Ruslar
1967 Altı Gün Savaşı ve 1973'teki Arap-İsrail savaşında Arap ülkelerine askeri destek vermişti. Bunun sonucunda da 67'den itibaren İsrail ile diplomatik ilişkileri kesilmişti. Ne ki
SSCB'nin dağılmasının ardından Rusya ile İsrail ilişkileri hızlı düzledi.
Putin döneminde de Rusya İsrail ile pragmatik ilişki kurdu. Pragmatik dediğim, mesela, stratejik ve askeri ilişiler içinde olduğu İran ile İsrail arasında "denge politikası" yürütüyor.
Bir de, NATO ülkesi olan
Türkiye'nin "denge politikasıyla" dalga geçiyorlar.
Yahu sen "çok kutuplu dünya" kurmanın öncülüğüne soyunmuşsun, ne dengesi? Öncelikle "dengeyi" yani (tek kutuplu dünya) statükosunu bozman gerek değil mi?
Gazze halkı soykırımdan geçirilirken koskoca Rusya'nın tavrı Katolik
Papa Francis'ten öteye geçmiyor! Aynı Rusya, güvenliği sağlasın diye davet edildiği Suriye'ye gidip yerleşiyor ama İsrail canı sıkıldığında Suriye'yi bombalarken gıkı çıkmıyor! Çok kutuplu dünya sisteminin kurulmasına böyle mi öncülük edecek?
Kursk saldırısı gösterdi ki, Rusya maruz kaldığı yıpratma savaşı sonucunda ya tükenişe rıza gösterecek (bunun sonucunda da burnunun ucunda yani Ukrayna'da NATO üsleri kurulmasını seyredecek) ya da bir "çıkış yolu" bulacak.
Fazla alternatifi de yok. Alternatiflerden biri "nükleer" kozdu, onu da dillendirdi. Bundan sonra dillendirmesi "kolpa" muamelesi görür. Geriye, söylediğini yapmak yani "direniş eksenini" İsrail'i zora sokacak silahlarla desteklemek kaldı.
Kusk sorumluluğundan özenle kaçınması ABD'nin "zaafını" gösterdi. ABD'nin tek zaafı, İsrail'in güvenliğidir.
"Direniş ekseninin" İsrail'e karşı verdiği "yıpratma savaşı" Rusya'nın etkili silah desteğiyle sonuç alacak aşamaya ulaşınca, "Siyonizm network" anında harekete geçecek, İsrail'in zevaline engel olmak için Rusya'nın Ukrayna planına rıza gösterecektir.
Rusya buna cesaret edebilir mi, bütün mesele orda.