Ortadoğu'da ciddiye alınabilecek 3 devlet var: Türkiye, İran ve Mısır. Gerisi "petrol kuyusu" devletlerinden ibaret.
Hani "İslam dünyası" falan deniyor ya (güç veya ağırlık itibarıyla) hepi topu 3 devletten ibarettir. Üstelik, İran'ın da "Sünni omurgaya" göre "İslam dünyasından" veya İslam'dan sayıldığı pek söylenemez.
Mesela, sevgili dostum Yusuf Kaplan'ın kavline göre İran, İslam'ın hasmıymış. İran çok aşağılık bir oyun tezgâhlıyormuş. Emperyalistlerle savaşıyormuş gibi yaparak Hizbullah gibi "vahşi katil sürüsü örgütlerle" Sünni Müslümanları katlediyormuş. Büyük Acem oyunu oynuyormuş.
Gerçi fakire soracak olursanız İran'ın oyun oynayacak mecali yok. Tam aksine, İran'la oynuyorlar; dahası aşağılıyor, küçük düşürüyorlar. Hem de misafirleri İsmail Haniye'yi kendi ülkelerinde katledecek kadar!
Sevgili dostum söz konusu yazısında, emperyalistlerin Osmanlı'yı tarihten uzaklaştırdıklarını, Osmanlı coğrafyasına İran'ı yerleştirdiklerini dile getirdikten sonra şöyle diyor: "Bernard Lewis özene bezene işledi bunu. 'Laik Türkiye' ve 'Şii İran' öne çıkartılacak..."
Doğrusunu isterseniz, moralim çok bozuldu. Tıpkı "Akropolis'te Sokrates'le tartıştık. Bana var olmadığımı ispat etti; moralim çok bozuk" diyen Woody Allen gibi.
Gerçi "Laik Türkiye" nasıl öne çıkartılıyor, orasını tam anlayamadım. Her şeyden evvel, Türkiye'nin son 23 yılında Sayın Erdoğan ve partisi iktidarda değil mi? Hayır yani, madem "Laik Türkiye" öne çıkartılacakmış, söyleyin de "endişeli sekülerler" boşuna endişelenmesinler!
***
İran "İslam'ın ve Müslümanların düşmanı" denildiğine göre, 3 devletten geriye Türkiye ve Mısır kalıyor. Mısır da Sisi darbesi marifetiyle İsrail'in istediği "kıvama" getirildi. Kaldık mı tek başımıza, benim canım ülkem Türkiyem!***
Gelgelelim, en büyük tehdit "dâhili bedhahlar" yani bozgunculardır. Zira, S-400'lere ABD'den daha fazla karşı çıkmışlardı. O denli coşmuşlardı ki, "S-400'leri aldık, neden kullanmıyoruz?" diyerek savunma sisteminin saldırıya maruz kalmadan kullanılmasını dahi istediler.
Bu bedhahlardan kimileri de "S-400'ler NATO silahlarına uyumlu değil" diyerek ABD'nin "gerekçesini" terennüm etmişlerdi. İçlerinden bir Allah kulu çıkıp da "Sorun uyumsa, ABD neden Patriot hava savunma sistemini ısrarla istememize rağmen bize vermedi?" diye sormadı.
Soru şudur: "Müttefiklerimizden" yalnız başımıza kendimizi nasıl koruyacağız?
Hamasetten uzak durmalı, etnisite, mezhep, meşrep, tarih ve coğrafya gibi asabiyetlerle içimize kapanmamalıyız. Gerek bölgemizde gerekse dünyada ittifaklarımızı artırmalıyız.
Irak'la "Askeri ve Güvenlik İşbirliği Mutabakat Zaptı"nın imzalanması başlangıç için önemlidir. Komşu ülkelerle yapılması gereken de budur.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Salih Tuna | Müttefiklerimizden nasıl korunacağız?