Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Mafyanın kralı

Sesli dinlemek için tıklayınız.

MOSSAD şefi olan Yossi Cohen'in, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Kerim Han'dan önceki başsavcısı Fatou Bensouda'yı sürekli olarak tehdit ettiği İngiliz gazetesi The Guardian tarafından ifşa edildi.
Malumunuz, Bensouda'nın 2021'de başlattığı soruşturma süreci, geçen hafta halefi Han'ın Netanyahu ve Gallant'a tutuklama emri tavsiyesiyle sonuçlanmıştı.
Raporlara göre, 2016-2021 yılları arasında MOSSAD başkanlığını yapan Cohen, söz konusu soruşturmanın peşini bırakması için Başsavcı Bensouda'yı şöyle tehdit etmiş:
"Bize yardımcı olmalısınız ki biz de size yardımcı olalım. Kendinizin ve ailenizin güvenliğini tehlikeye atacak işlere bulaşmak istemezsiniz..."
Dişine kan değmiş en pespaye sokak mafyası ağzıyla nasıl da "racon" kesiyor değil mi?
Bizdeki Batıcıların "Ortadoğu'nun tek demokrasisi" diye yıllar yılı yutturmaya çalıştıkları İsrail, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin başsavcılarına karşı "demokrasilerini" böyle koruyor işte.
İsrail'in sadece demokrasisi değil her şeyi orijinal. Mesela, "kendilerini savunma hakkını" da "mülteci" çadırlarındaki çocukları canlı canlı yakarak gerçekleştiriyorlar.
Mezkûr rapor, MOSSAD'ın, Bensouda'nın eşinin gizli konuşmalarını, Bensouda'nın imajına zarar vermek amacıyla kullanmak için ele geçirdiğine de yer veriyor.
CIA'nın ve MOSSAD'ın buna benzer birçok operasyonla "ABD-İsrail düzenini" korumaya ve bu düzene çomak sokacak en ufak insani girişime bile haddini bildirmeye adanmış olduğunu biliyoruz.
O halde nasıl oluyor da son günlerde bilhassa Avrupa ülkeleri, İsrail'e yetersiz de olsa seslerini çıkarmaya başlayabiliyor?
Ya da soruyu tersten sorabiliriz: İsrail'in tüm barbarlıklarına rağmen bugüne kadar nasıl oldu da sessiz kalabildiler?

***

İngiliz İşçi Partisi'nin başbakan adayı Jeremy Corbyn'in 2019 yılında seçimi kazanma ihtimaline karşı dönemin ABD Dışişleri Bakanı (ve bir süreliğine de CIA direktörlüğü yapmış olan) Mike Pompeo, ABD'nin elinden gelen her şeyi yapacağını, zira bu ihtimalin "Çok riskli ve gerçekleşmesi durumunda fazlasıyla önemli ve zor olacağını" söylemişti.
Bahsettiği risk, genel olarak Corbyn'in anti-emperyalist olmaklığından, spesifik olarak ise İsrail rejimine karşı eleştirel tavrından kaynaklanıyordu. (Mike Pompeo'nun fanatik Siyonizm'inin 7 Ekim'den beri iyice ayyuka çıktığını hesaba katarsak, zamanında Corbyn'e karşı neden "elinden gelen her şeyi yapacağını" anlamak zor değil.)
ABD-İsrail'in, jeopolitik sebepler dolayısıyla direkt savaş açamayacağı ülkeleri hizaya sokmak için benimsediği tavrın yalnızca bir örneğidir bu.
Fransa başkanlık seçimlerinde (2022) Corbyn çizgisine yakın olan Melenchon'un, Macron-Le Pen rekabeti karşısında kenara itilmesi de benzer şekilde okunabilir.

***

Bugün geldiğimiz noktada Avrupa'da artık ABD-İsrail'in mutlak kolonisi olmayı reddeden "aykırı sesler" duyuyoruz.
Bu sesler hâlâ cılız, hâlâ ürkek.
ABD-İsrail de bu cılız tepkileri bile yok etmek için her türlü "raconu" kesiyor.
Tehdit etmekle veya gözdağı vermekle Avrupa toplumlarını kendilerine gitgide düşmanlaştırabileceklerini hesaba kattıkları da yok.
İspanya'nın bağımsız bir Filistin Devleti'ni tanıma hamlesi ve İsrail hükümetine karşı eleştirel tutumu, Siyonist fanatiklerce öylesi bir tepkiyle karşılandı ki, İspanya'nın zaten ezelden beridir "antisemitik" olduğunu söyleyebildiler.
Benzer bir tavır İrlanda'ya karşı da alındı.
İnsani her tepkiyi "antisemit susturucuyla" itibarsızlaştırma girişimlerinden daha ne kadar "randıman" alabilecekler, bilmiyorum.
Benim bildiğim, İspanya örneğinde olduğu gibi bu tutumları günümüzü aşıp tarihsel bir "hesaplaşmaya" dönüşünce, Siyonistlerin aslında Avrupa'nın ve Avrupa medeniyetinin de "düşmanı" olduğu iyice anlaşılacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA