Geçtiğimiz günlerde Amerikalı eski yargıç Andrew Napolitano, başkanlığının son haftasında Donald Trump ile arasında geçen çok ilginç bir diyaloğu paylaştı.
Napolitano, Trump'a şöyle diyor: "Halka ve kişisel olarak bana defalarca bir söz vermiştiniz. Kennedy suikastıyla ilgili dosyaları açıklayacağınızı söylemiştiniz..."
Eski ABD Başkanı Trump'ın cevabı şu: "Eğer bana gösterdiklerini sana gösterselerdi, sen de açıklamazdın!.."
Napolitano buna karşılık, "Onlar kim? Size ne gösterdiler?" diye sorunca, Trump şöyle devam ediyor: "Yargıç, bir gün telefonda... (burada sesini herkesin duyabileceği şekilde yükseltiyor) ve telefon görüşmesini 15 kişi dinliyor olmadığında (burada da normal ses tonuna dönüyor) sana söyleyeceğim..."
"Özgürlükler ülkesi" ABD Başkanı'nın şu korkusuna bakın!
Dinlemeyi gerçekleştirenlerin CIA olduğu kesin. Peki yalnızca CIA mı?
ABD derin devletinin veya CIA'nın içerisindeki "paralel devlet yapılanmasına" ne demeli? Trump'ın başkanlığı döneminde CIA direktörlüğü de yapmış olan Mike Pompeo gibi azılı Siyonistlerden oluşan network mesela.
***
Anlaşılan o ki İsrail lobisi, tıpkı FETÖ'nün yıllarca Türkiye'de kurduğu "paralel devlet yapılanması" gibi, ABD hükümetine paralel bir yapı kurmuş. ABD dış politikasını, bilhassa da bölgemizdeki "stratejilerini" büyük ölçüde bu yapı belirliyor.
Bu ne bir sır ne de komplo teorisi. John Mearsheimer, "İsrail Lobisi" adlı kitabında, Irak'ın işgali dâhil bölgedeki birçok çatışmanın fitilini bu lobinin ateşlediğini belgeleriyle ortaya koymuştu.
Hükümette Demokratların ya da Cumhuriyetçilerin olmasının, ABD'nin bölgedeki müdahalelerini ancak "kozmetik" olarak değiştirdiği herkesin malumu.
Değişmeyen tek şey, söz konusu hamlelerin her halükârda İsrail'in çıkarına olması.
***
Hülasa edecek olursak, ABD'nin bölgede estirdiği terör, İsrail'in ve ABD'deki İsrail lobisinin direktiflerinden bağımsız düşünülemez.
Diyeceksiniz ki nasıl oluyor da nicelik olarak küçük bir grup, böyle bir "süper gücü" kontrol altına alabiliyor?
Finansal etmenler, uluslararası ağlar, şantaj ve tehditler vs. gibi birçok sebep sayılabilir...
Tüm bunlar, FETÖ'nün Türkiye'yi uzun yıllar etkisi altında tutmak için izlediği stratejileri akla getiriyor değil mi?
ABD'deki duruma benzer şekilde, hükümetler değişse de (hatta darbe marifetiyle ortada parti pırtı kalmadığında bile) FETÖ'nün çıkarları büyük ölçüde korunmuştu. Ta ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkı da arkasına alarak verdiği mücadeleye kadar.
Bu mücadele, Batı jargonunu kullanırsak, bir "güçlü lider" gerektiriyordu. "Otoriter, despot, antidemokratik" gibi sıfatlarla tarif edilen bu "güçlü lider" kavramı, yine gerçekleri gizlemek için ortaya atılmış bir fabrikasyondan ibaret.
CIA'nın gözetlediği ve dinlediği Trump'a da "güçlü lider" yakıştırması yapılmıştı. Fakat görünen o ki Trump ne İsrail lobisine ne de topyekûn CIA'ya karşı durabilecek kadar güçlü bir lider.
Türkiye'yi FETÖ etkisinden kurtaracak bir Tayyip Erdoğan çıktı. Peki günün birinde ABD'yi Siyonistlerin etkisinden kurtaracak bir lider çıkar mı?