Miting kürsüsünden birdenbire kalabalıkta bir noktayı parmağıyla işaret ederek "Ambulansı oraya yönlendirin arkadaşlar..." diyor.
Aklı sıra parasosyal etkileşim bağı kuracak.
Bakıyorsunuz, işaret edilen yerde fenalaşan herhangi bir yurdum insanı yok. Daha da ilginci, görünürde "oraya yönlendirin" dediği ambulans da yok.
Ne ki hiç bozuntuya vermiyor, gözlerini belerterek "nutkuna" salına salına devam ediyor.
Kim mi bu?
Evet, ta kendisi, İBB Başkanı İmamoğlu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı ama Kenan Evren'in Atatürk'ü taklit etmesinden daha çok Erdoğan'ı taklit ediyor.
Taklit gerekçesi de besbelli.
Erdoğan İBB Başkanlığı'ndan Başbakanlığa, oradan da Cumhurbaşkanlığı'na yükseldi ya, aynı yolu takip ederek bu da Cumhurbaşkanlığı koltuğuna ulaşacağı zehabına kapıldı.
Bundan sebep, belediye başkanı seçilir seçilmez "Erdoğan ne kadar sembolikse ben de o kadar semboliğim..." deyiverdi.
O günden beri de Erdoğan'ı taklit etmek için çırpındı durdu.
Hatta YSK'ya hakaretten ceza almasını bile, sırf şiir okuduğu için Erdoğan'ın mahpus damına atılmasına benzeterek sevinçten havalara uçtu.
***
Sayın Erdoğan, İBB Başkanlığı döneminde geceli gündüzlü çalışarak, çözülemez denilen İstanbul'un bütün sorunlarını çözerek yola çıkmıştı. Bu ise gelir gelmez İstanbul'un bizzat sorunu hâline dönüştü.
Her afette de arazi oldu.
Demem o ki, taklitte sınır tanımıyordu ama, "hizmet etmek veya eser bırakmak" planında, Erdoğan'ı taklit etmesi imkânsızdı.
Kestirme bir yol buldu:
AK Parti'nin İstanbul'da yaptığı hizmetlerin, "Ben yaptım..." diyerek adeta üzerine çöktü.
Öyle akıl almaz yalanlar söylüyordu ki, ne zaman "Artık bundan daha büyük yalanı bulup söyleyemez..." desem, etti eyledi daha büyüğünü buldu.
En son olarak "Ben yalan söylemeyi bilmiyorum" diyerek yalancılıkta ulaşılmaz olduğunu kanıtladı.
Herkese malum bu özelliklerini neden mi anlatıyorum?
Buyurun sizi şöyle aşağıya alayım...
***
İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı taklit etmeye çalışıyor,
CHP İttifakı da İmamoğlu'nu.
İBB Başkanlığı'nı kazandı ya, onu taklit ederek kendilerinin de kazanacağını sanıyorlar.
Tevekkeli ellerinden kalp, dillerinden yalan düşmedi.
Davutoğlu'yla birlikte hareket eden gazeteci arkadaşları da tastamam kendine benzetti.
Halbuki, "Biz gazetecilikten başka bir şey bilmiyoruz. Mesleğimiz bu. Gazetecilik yapacağız, onun için bu gazeteyi çıkarıyoruz..." diyerek kolları sıvamışlardı.
Son zamanlarda CHP ve Kılıçdaroğlu "yandaşı" öyle manşetler atıyorlar ki, ne zaman "Bundan daha kötü manşet atamazlar..." desem, beni yanıltıyorlar. "Artık bunu aşamazlar,
Halk TV'den de beter bu!" diyorum, bir gün sonra bakıyorum,
"Tele 1" düzeysizliğine kadar inmişler.
Liyakatli, düzeyli, seviyeli olmaktan dem vuruyorlardı, ne hâllere düştüler.
İmamoğlu, özelliğini herkese bulaştırdı. Baksanıza, Mansur Yavaş tanınmaz hâle geldi.
"Öğretmenlik Meslek Kanunu" gibi AK Parti'nin daha önce çıkardığı kanunları çıkarmayı vaat eden
Kılıçdaroğlu mu?
Yalansız geçen bir dakikası yok.