Bunların Selahattin Demirtaş'ı geçen gün özetle, "Söz veriyoruz, Erdoğan giderse PKK'nın Türkiye'de silah bırakmasını sağlayacağız!.." dedi.
Anlaşılan o ki fondaş medyalarının hakikati örtmeye gücü yetmemiş.
Demirtaş'ın Twitter marifetiyle yaptığı söz konusu açıklama tastamam bunun göstergesidir.
Örtemedikleri hakikat, CHP İttifakı'nın HDP üzerinden PKK ile kurduğu ittifak ilişkisidir.
Algı operatörleri ne kadar perdelerse perdelensinler, bu gerçeği halkın gözünden kaçıramadılar.
Nasıl kaçırsınlar! PKK söz konusu ittifak ilişkisini herkesin gözüne sokacak kadar açık ediyor. Gün geçmiyor ki Kandil elebaşıları, CHP İttifakı'na destek açıklaması yapmasın. Seçim sürecinde eylemsizlik kararı almaları da verdikleri desteğin somut kanıtıydı.
Haliyle Erdoğan karşıtlığıyla malul "Kadıköy Atatürkçüsü"nün bile kafası karışıyor!
Mesela, "Mehmetçiğe 40 yıldır kurşun sıkan PKK neden benim oy vereceğim ittifakı destekliyor? Bizde bulduğu veya umduğu nedir? Düşman bizi destekliyorsa bu işte bir tuhaflık yok mu? İzmir'i işgal eden Yunan, Atatürk'e hiç destek verir miydi?.." gibi soruların aklına düşmesine engel olamıyor.
Demem o ki, "Erdoğan nefreti" de bir yere kadar, her şeyi örtmeye kifayet etmiyor.
CHP İttifakı'nın PKK desteğini "arkasına alması" yüzünden Akşener'in İP'i de ne hallere düşmüş görüyorsunuz. Baraj altına inmekle kalmamışlar, milliyetçi duyarlıklı sosyolojiyi manipüle etme kabiliyetleri de hepten kadük hale gelmiş vaziyette.
İşte bu ahval ve şeraitte...
Demirtaş PKK'nın silah bırakmasını sağlayacaklarına dair söz vermekle, CHP İttifakı'na adeta can simidi uzatmış oldu. Hem de "Madem PKK yüzünden CHP İttifakı zora giriyor, o halde biz de silahsız bir PKK vaat ederek ellerini güçlendirelim..." dercesine.
Takdir edersiniz ki, oldukça kurnaz bir manevradır bu!
Ne ki her kurnazlığın bir zaafı vardır. Mezkûr kurnazlığın da en büyük zaafı (mefhumu muhalifinden gidildiğinde) kendi ayağına sıktığının ortaya çıkmasıdır.
Lafın düzünü edecek olursak, Demirtaş (panikten midir nedir) lafının nereye gittiğinin farkında değil.
Erdoğan'ı iktidardan düşürürseniz PKK silah bırakacak demek, CHP İttifakı iktidara geldiğinde PKK'nın silah taşımasına gerek kalmayacak demektir.
Bu da nerden bakarsanız bakın, "PKK silahla ulaşmak istediği sonuca, CHP İttifakı'nı iktidara getirmekle ulaşacak!.." anlamına gelir.
Lakin, ne zaman "PKK silah bıraksın" denilse şak diye "Devlet de silah bıraksın" diye saçmalarlardı, ne oldu?
Ne oldu da "devlet silah bırakmadan" silah bırakmaya söz verir kıvama geldiler?
Bunların gözünde CHP İttifakı'nın iktidar olması, "devletin silah bırakması" mesabesinde mi yoksa?
O vakit de insanın aklına ister istemez HDP'li Sırrı Sakık'ın "Kılıçdaroğlu kapalı kapılar ardında verdiği sözleri kamuoyu ile paylaşmalı..." ifadesi geliyor.
Verilen sözler de herkesin malumu: Özerkliğin yanı sıra Öcalan ve diğer tutuklu PKK'lıların serbest bırakılması vesaire.
Sonrası mı? Tek vatana, tek bayrağa, tek millete ve tek devlete elveda! Başka ne olsun!
Gelgelelim, millet tehlikenin farkında.
Zaten CHP İttifakı da, PKK'nın açık seçik desteği nedeniyle zorda.
Cumhur İttifakı bunu görüp, buna göre kampanya yürütmeli, Türkiye'nin güvenlik meselesi üzerinde durmalı.
Biliyorum, "Türkiye Yüzyılı" sonuçta "kızılelma" konseptine mündemiç.
Fakat Türkiye "küresel emperyalizm" tarafından çepeçevre kuşatılmışken, Yunanlı gazeteci bile "Erdoğan tekrar seçilirse seçimden sonra Türkiye vurulmalıdır..." diyecek kadar CHP İttifakı'na umut bağlamışken öncelik bellidir.