Kim ne derse desin bu ülkede ABD emperyalizmi karşıtlığı yüzde 80'den az değildir.
Bunda da şaşacak bir şey yok.
Bir süredir terör örgütleri üzerinden Türkiye'ye karşı vekâlet savaşı sürdüren ABD'nin son zamanlarda da Yunanistan'ı sahaya sürdüğünü herkes görüyor.
ABD'nin maksadı, Türkiye'yi "istiklal-i tam" yolundan döndürerek her istediklerini yaptırmak.
Ekonomik ambargodan CAATSA yaptırımlarına kadar Türkiye aleyhine ne yaptılarsa hep bu maksada matuftur.
Mesela...
Güney sınırlarımızda "taşeron devlet" kurmak için PKK terör örgütünün Suriye koluna binlerce TIR silah verecekler, sesini çıkarmayacaksın. Böylece, Lozan'da çöpe attığımız "etnik asabiyet" üzerinden Türkiye'yi paramparça edecek yolların taşlarını döşeyecekler, susacaksın.
Şayet ağzını açarsan, hele ki "Türkiye'yi bölemeyeceksiniz!" diye diklenirsen "otoriter / diktatör" ilan edilir, nefret objesine dönüşürsün.
İmdi, efsaneyi hatırlamanın tam zamanıdır: ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, "Suudlar ve Mısırlılar her koşulda bize yaltaklanıyor" diye itiraf etmişti, "Ama Erdoğan bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor... Erdoğan, Washington'da bu yüzden sevilmiyor..."
Gelgelelim, Erdoğan'ın Washington'da sevilmeme nedeni, aynı zamanda Türkiye'de sevilme nedenlerinin başta gelenidir.
Muhalefette olduğu halde ABD emperyalizmine tek laf etmeyen sevgili Kılıçdaroğlu bu gerçeklik üzerinde adamakıllı düşünmeli. Bir de, ABD emperyalizmi karşıtlığının yüzde 80'lerde olduğunu hiç aklından çıkarmamalı.
Demem o ki, İmamoğlu ve Yavaş gibilerini şimdilik devre dışı bırakması yetmez. Her an ne olacağı belli olmaz; İmamoğlu'nun arkayı dolanıp Halk TV'yi ele geçirdiği herkesin dilinde.
Sevgili Kılıçdaroğlu, 6'lı masa sakinleri başta olmak üzere adaylığını istemeyen "malum muhalif cenaha" öyle bir "fark" koymalı ki, bir daha ayak oyunu yapmaya mecalleri kalmasın.
ABD gezisi bunun için iyi bir fırsat olabilir.
Mesela, Biden'ı bekletsin!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin'i bekletmesinden bin kat daha etkili olmazsa ben bir şey bilmiyorum. Hatta, tüm dünyada 1 numara olur. O derece.
Tek sorun, Biden'ın onu beklemiyor olması.
Ama unutmayalım ki, "gerçek" diye bir şey yok artık, her şey "algı" veya kurgudan ibaret.
O değil de, Beyaz Saray'da Biden'ın etrafta biri varmışçasına sağına soluna boş boş bakan görüntülerinin altına, "Kılıçdaroğlu'nu beklerken nereye bakacağını şaşırdı?" yazısını düşünsenize!
Müthiş değil mi?!
Daha da müthişi, ABD Başkanı Biden'in davetine hiç gitmemesi olur.
Üstelik Biden davet etmediği için bu daha gerçekçidir.
Gerçekçi olduğu kadar da etkili. Ardından da şöyle bir açıklama yapsa var ya tadından yenmez: "PKK'nın Suriye koluna silah yardımı yapan ve Yunanistan'ı bize karşı kışkırtan ABD Başkanı Biden'ın davetini protesto ediyorum..."
İnanın, böyle bir protestonun yalanı için bile ben onu havaalanında çiçeklerle karşılarım.
Hayır, ABD nezdinde hiçbir sorun olmaz. Onlar lafa değil eyleme bakar.
Bunun için de sevgili Kılıçdaroğlu saçlarını kazıtarak İran'a karşı malum heyulaya katılsın, ABD'yle ilişkisi eskisinden çok daha sağlam olur.
Ne demek kesmez? Ayşenur Arslan canlı yayında saçlarını kesiyor da o niye kesmesin.
Saçlarını kesmiyorsa, bıyıklarını kesmeli. Hiç kesmeden olmaz.