ABD 11 Eylül saldırılarının ardından sadece Afganistan'ı değil Suriye'yi de "terörist devlet" ilan ederek hedefe koymuştu.
Türkiye her platformda Suriye'yi arkalamıştı.
O vakitler Davutoğlu dışişleri bakanı falan değildi ve olası bir Suriye işgalinin Türkiye'ye yaşatacağı sıkıntıları hesap etmekte zorluk yaşanmamıştı.
Türkiye-Suriye yakınlaşması böyle başlamıştı.
Lakin yakınlaşmanın dozu kaçırılmıştı. Özellikle de Davutoğlu'nun elemanları öyle coşmuşlardı ki durduramıyorduk.
Hiç unutmam, Akif Abi (Emre) Esad'ın babası Hafız Esad'ın Hama katliamını hatırlatmak zorunda kalmıştı.
Ne oldu biliyor musunuz?
Arap Baharı ardından Suriye'de "iç savaş" başladığında, Suriye muhabbetinde sınır tanımayan o elemanlar, bu sefer de Suriye'ye silah gönderme çağrısı yapmaya başladılar.
ABD tuzağına dikkat çeken Akif Emre, Prof. Mahmut Erol Kılıç ve fakiri de ölüm bildirileriyle tehdit ettiler.
***
Davutoğlu dışişleri bakanı olduğunda Batı medyasında yere göğe sığdırılamamıştı.***
Yuvarlak masadaki refiki Karamollaoğlu, "Suriye'yi AK Parti karıştırdı..." diyor, Davutoğlu'ndan "tık" yok.
Susarak sorumluluğu Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yüklediğini mi sanıyor, anlamadım gitti.
Oysa sanılanın tam aksine...
Sayın Erdoğan, Wikileaks belgelerinde de belirtildiği üzere, Suriye'de ABD'nin oyunlarını bozdu. Dick Cheney'nin ulusal güvenlik danışmanı John Hannah, "Erdoğan'ın, Türk ordusunu, Suriye'de 'süregelen karışıklığı' neticelendirmek için kullanmak istememesine Obama'nın çok bozulduğunu" Foreign Policy dergisinde yazmıştı.
Davutoğlu, Suriye politikasının komplikasyonları arasında yer alan "göçmenler" konusunda da ölü taklidi yapıyor.
Şu hale bakar mısınız:
Ümit Özdağ'ın Suriyeli göçmenler aleyhindeki propagandasına, Suriye politikasına ilk günden beri karşı çıkan Doğu Perinçek cevap verirken, Suriye politikasının mimarı Davutoğlu susuyor!
Perinçek "gardaşlarımız" diyerek Suriyeli göçmenlere sahip çıkarken, "Onlar Ortadoğu bataklığına bulaşmayalım diyecekler ama biz o bataklık dedikleri Şam'ı Şam-ı Şerif bilmişiz..." diye nutuklar atan Davutoğlu susuyor.
İnsan utanır.
Ne yapalım, bilmiyorum!..
Suriye politikasına karşı çıkmanın bedeli olarak Davutoğlu'nun "yandaşları" tarafından akıl almaz hakaret, iftira ve ölüm tehditlerine maruz kaldığımız halde, Davutoğlu'nun yerine de biz mi utanalım?
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz