Futbol, hayatın gailesinden ve usandırıcı politik tartışmalardan kaçıp sığındığınız bir liman.
Liman, çünkü rasyonalitenin bittiği yerde taraftarlık başlar.
Peki, kaçtığınız yerde kaçtığınız şeyin en pespaye haline yakalanırsanız ne yaparsınız?
Rasyonaliteden bağını koparmış taraftarlık ile ilkesiz ve tutarsız siyaset anlayışı iç içe geçtiğinde, "Şut auta çıkarak gol oldu" gibi fecaat bir mantıkla karşı karşıya kalırsınız.
Korkunçtur!..
3 Temmuz 2011'den beri Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında yıllar yılı süren rekabetin yerini adeta "düşmanlık" aldı.
"Şike miydi kumpas mı?" sorusundan maada iki kulübün arasına bu "düşmanlığı" sokan örgüt herkesin malumu.
Zaman bize her şeyi çıkarları doğrultusunda araçsallaştırdıklarını kanıtladı.
Söz konusu düşmanlık üzerinden, futbolu siyasallaştırarak kaotik ortam oluşturmak amaçları dışında değildi.
Geçtiğimiz hafta Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin şike davasında eski Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve 4 yönetici hakkında verdiği beraat kararını sevinçle karşılayan Ali Koç yaptığı açıklamada, "Bazı kesimler artık karar vermeli. Devletimizden yana mısınız, terör örgütünün yanında mısınız?" dedi.
Söz konusu terör örgütünün tapeleri üzerinden Fenerbahçe tribünlerinde devletin başı için "Hırsız" sloganları atılırken susmuştu. Şimdi sitayişle bahsettiği "Cumhurbaşkanımızın mektubu müzemizde yer alacaktır" diyor.
Tuhaf olan aynı Ali Koç ve taifesi, Trabzonspor ne zaman başarılı sonuçlar alsa, "Trabzonspor'u devlet destekliyor!.." diyor.
Daha da tuhafı, Trabzonsporlu taraftarlar da "Fenerbahçe'yi devlet kurtardı" diyor.
En tuhafı da, bütün kulüpler devlet kapısına gidip, "Bizi kurtarın, borçlarımızı yapılandırın!" diyorlar.
***
İşine gelene "kumpas", gelmeyene "soruşturma" demek olmaz. Kumpas kumpastır.***
Yargıtay'ın mezkûr şike kararı üzerine Trabzonsporlu taraftarlar, Başkan Erdoğan ile Ali Koç'un fotoğrafları eşliğinde aynı "şarkılarını" sürdürüyorlar.