"Haşhaşi çete ilan ederek nasıl üstlerine gittiğini de görüyoruz. Allah ödülünü herhalde verecektir. Çünkü ondan başka hiç kimse bu temizliği yapamazdı..."
Bu sözler merhum Yaşar Nuri Öztürk'e ait.
22 Haziran 2016'da aramızdan ayrıldığı için Başkan Erdoğan'ın 15 Temmuz'daki "ölümüne" başlattığı şanlı direnişi görememişti.
Fakat bu aziz vatanın tüm kalelerini zapt eden Gladyo'yu, yani FETÖ'yü "inlerine girip" devletten söküp atmaya başladığına şahit olmuş ve hakkını böyle teslim etmişti.
Gladyo'nun vatanın tüm kalelerini kılcal damarlarına kadar zapt etmesi zannedildiği gibi çok yakın tarihlerde gerçekleşmedi.
Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski başkanı İsmail Hakkı Pekin, Pensilvanya sakini Fetullah Gülen'in 1959'da Özel Harp Dairesi için görevlendirildiğini açıklamıştı.
Fetullah'ı CIA'ya Enver Altaylı tanıştırmıştı. Altaylı'nın MİT kariyeri de, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği'nde görevli CIA ajanı Ruzi Nazar ile başlamıştı.
Hülasa, bir devletin en bağımsız olması gereken kurumu istasyon şefliği mesabesindeydi.
MİT Müsteşarı Korgeneral Fuat Doğu şöyle demişti: "Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA'nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop'a götür dese onu oraya götürmekle memurum..."
***
Yaşar Nuri Hoca, FETÖ - CIA ilişkisini çok iyi bildiği için FETÖ'yü tasfiye etmenin herkesin harcı olmadığını, bedelinin de çok ağır olacağını biliyordu.
Merhum, AK Partili değildi. Ama ilkeli bir muhalif olduğu için Erdoğan'ın FETÖ'ye karşı verdiği mücadeleyi "Ondan başka hiç kimse bu temizliği yapamazdı" şeklinde takdir etmişti.
Peki, Sayın Erdoğan'ın kimi "dava arkadaşları" ne yaptı? Ki, içlerinde Erdoğan sayesinde hayal bile edemeyecekleri makamlara gelenler de vardı.
Hayır, sadece yalnız bırakmadılar!
Bir kısmı "Cemaat neden terör örgütü olsun; madem terör örgütü hani silahları?" yollu sinsi bir propaganda faaliyetine başlamıştı. 15 Temmuz'da nasıl bir terör örgütü olduklarını görünce uzun bir sessizliğe gömüldüler. Sonra da ayrılıp parti falan kurdular...
Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Temmuz öncesinde FETÖ temizliği yaparken de sırtından hançerlemişlerdi.
Sayın Abdullah Gül'e, FETÖ'nün Çankaya'yı da dinlediği, bu durumu nasıl karşıladığı sorulunca ne cevap vermişti biliyor musunuz?
Hayır, "İllegal dinleme yapmak alçaklıktır" yollu kınamamıştı.
Ya?
"Benim bir şeyden korkum yok..." demişti.
Ne demekti bu?
Gayet açık: "Gizlisi saklısı olan korkar" demeye getirmişti. Yani "dava arkadaşları" korktukları için dinlemelere karşı çıkıyorlardı. (Sayın Erdoğan'ın, muhaliflerin kin ve nefretini kazanmak pahasına cumhurbaşkanı yaptığı Gül maalesef buydu.)
17 - 25 Aralık "yolsuzluk susturuculu darbe" girişiminde de dönemin Zaman yazarçizerlerinin umut bağlayacakları kadar susmuştu.
Lakin, Sayın Gül bugünlerde hiç susmuyor!
Üstelik kendisine hiç yakışmayacak derecede saygısız bir "mikrofonla" konuşuyor; "Emine Hanım'ın eşi konuştu" diyecek kadar saygısız bir mikrofonla!..
Ne diyelim, sağlık olsun...
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz