Almanya Başbakanı Merkel'e, Türkiye'ye yapacağı ziyaretin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'na destek anlamına geleceği için "Türkiye'ye gelme" çağrısı yapmışlardı.
Kim mi?
Anlı şanlı 100 akademisyen. (Türkçe, Almanca ve İngilizce olarak hazırladıkları mektup marifetiyle.)
Aynı zihniyetle malul "küresel sistem yandaşı bilumum muhalifler" de Erdoğan ve Davutoğlu'nun Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırdığını her fırsatta jurnalliyorlardı.
Hatta CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Erdoğan Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürüklüyor, Avrupa'dan uzaklaştırıyor" diye gammazlıyordu.
CHP (randıman alamadığından olsa gerek) son zamanlarda bu tarz söylemlerden uzaklaştı.
Fakat geçenlerde çok tuhaf bir şey oldu! Sayın Davutoğlu, Yunan gazetesi Kathimerini'ye "Erdoğan, Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırıyor" başlıklı bir röportaj verdi.
Olur olur da, gündüz gözüyle bu kadar mı olurdu!
Çok üzüldüm ve bir önceki yazımda, Davutoğlu'na yıllar önce yatsı namazından sabah namazına kadar Hira'da geçirdiğini ifade ettiği geceyi hatırlatıp, lütfen o gecenin hatırına kendine şunu sor dedim:
"Bana ne oldu da tüm ömrümü mücadele etmekle geçirdiğimi söylediğim CHP'yle (Kılıçdaroğlu'nun ifadesiyle) yüzde 99 benzer hale geldim?.. Bana ne oldu da daha dün 'Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanı'mız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak' derken bugün müstevli medyasına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı gammazlar hale geldim?.."
Maksadım polemik değil, nefs muhasebesine vesile olmaktı.
Yazık ki olmadı.
Olmadığı gibi Sayın Davutoğlu'nun partisinden tuhaf bir cevaba "maruz" kaldım.
Bu cevaba daha doğrusu basın açıklamasına vurgu yapan partili bir il başkanları da "Onların görevi çamur at izi kalsın" dedi.
Bakınız bayım, "Onlar" dediklerinizin partisinde (AK Parti) vaktiyle genel başkan, bakan, milletvekili, MYK üyesi, il başkan ila ahir olan sizlerdiniz. Fakir, AK Parti dahil hayatımın hiçbir döneminde hiçbir partiye üye olmadım. (Değil bir partiye, kanarya derneğine bile üye değilim.) Gayem, "İstiklâl-i tam" mücadelesine elimden geldiğince omuz vermektir. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın yanında yer almam da bu gaye uğrunadır. Yoksa hiçbirinizin gündelik politik çıkarlarınız zerre miskali umurumda değildir...
İmdi, gelelim adı lazım değil il başkanlarının "çamur", dijital medyalarının "skandal" dedikleri söz konusu yazımı, "gazetecilik ilkelerine hem de ahlaki kurallara riayet etmemekle" itham eden basın açıklamalarına!
"Röportaj talebi Kathimerini gazetesinden gelmiştir. Salih Tuna (....) konuyu Kathimerini ile de görüşebilir..." diyorlar.
Aksini iddia etmedim. Aynı şekilde, söyleşiyi yapan Manolis Kostidis'in de deneyimli, itibarlı ve TRT'de falan çalışmış olmasının da "O geceyi düşün Ahmet Hoca" başlıklı o yazımla uzaktan yakından alakası yok. Zira, o yazıda ben sadece "Erdoğan, Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırıyor..." ifadesine yer verdim.
Haliyle, "gazetecilik ilkelerine ve ahlaki kurallara" riayet etmediğimi kanıtlayabilmek için mezkûr ifadeyi Sayın Davutoğlu'nun serdetmediğini ortaya koymaları gerekirdi.
Tam aksine, "Google Translate ile yorulmayın diye Kathimerini gazetesinde yer alan mülakatın ara başlıklarını Yunanca'dan çevrilerek aynı şekilde sizinle paylaşmak isterim" demişler ve bu paylaştıkları başlıklardan birisi olarak, "Erdoğan, Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırıyor..." ara başlığına bizzat kendileri yer vermişler.
Bir de "ironi" denemesi yapmışlar: "Genel Başkanımız Sayın Ahmet Davutoğlu'nu anlayabilmek için Google Translate'den çok daha fazlasına ihtiyaç vardır..."
Birbirinizi anlamışsanız, mesele yok, hayırlı olsun...
Lakin biraz acıklı olacak ama şuncağızı söylemek zorundayım: Bir köşe yazısını anlayabilmek için dilinizden düşürmediğiniz "liyakatli" olmaya bile gerek yok!
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz