Nevi şahsına münhasır bir ahbabım vardı, en büyük korkusu ölmemekti. Düşünsene, derdi, herkes ölmüş bir sen kalmışsın yeryüzünde! Öyle böyle değil, korkusunu dillendirirken bile adeta o anı yaşar beti benzi atardı. Yatıştırmak için "Saçmalama oğlum, her canlı bir gün ölür. Âdetullah diye bir şey var. Ölüm Allah'ın emri..." derdim, ama fayda etmezdi. "Allah kendi emrinin, kanununun mahkûmu değildir" diyerek kestirip atardı...
Çok şükür, benim böyle tuhaf korkularım olmadı. Sadece şu var; tuhaf olup olmadığının takdiri sizin:
Gelecek yüzyıllarda ("Büyük Birader" misali) en büyük yapay zeka günün birinde bir şeye çok öfkelenir de ya tüm hıncını yaşadığımız yüzyıldan çıkarırsa! Yani, yüzyılımızı hacklemekle kalmayıp harddiskine kadar tarihten silerse!..
Düşünsenize...
Gelecek yüzyıllarda tarihçiler bir de bakıyorlar ki her yüzyıl yerli yerinde, bir tek yaşadığımız yüzyıl yok, kayıp! Her şey dijital ortama taşındığı için de matbu hiçbir kayıt yok. Hülasa, yaşadığımız yüzyıldan hiçbir iz kalmamış. Mesela, Kılıçdaroğlu veya Engin Özkoç sanki hiç yaşamamış gibi. İnsan ister istemez ürperiyor!
Şaka bir yana da gidişat gerçekten vahim. George Orwell'in "1984" distopyası ne ki! İnsanlar cahiliye döneminde helvadan put yapar acıkınca da yerlerdi. Gelecek yıllarda insanı bizzat kendi yaptığı / ürettiği "yapay zekalar" yiyecek yani "işlevsiz" hale getirecek!
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
WhatsApp'ın "veri kullanımına" isyan edip alternatifler ararken bir de öğreniyorsun ki en güçlü alternatifler arasında yer alan "Signal"in kurucusu aynı zamanda WhatsApp'ın da kurucuları arasında!
Uzun lafın kısası...
"Çevrimiçi" olduğun sürece "dijital feodallerin" kapanından kurtulmak imkânsız gibi bir şey. "Çevrimdışında" da hayat bırakmadılar. Dijital sisteme zeval vermediğin sürece teknolojiyi reddeden Amişler gibi yaşayabilme özgürlüğün var. Gelgelelim, dijital feodallerin "turistik" zevkine hitap etmekten öteye geçemezsin ya o ayrı. Nasıl demişti İsmet Özel, "Uçtum ama uçuşum / Radarlarla izlendi / Gayret ettim ve sövdüm / Bu da geçti polis kayıtlarına..." Kayıtlara geçmek artık eskide kalacak, pazara sunulacak! Diyelim ki "YouTube"u yerden yere vuran veya söven orijinal bir söylev mi çektin, gerekirse mezkur mecrada "kullanıcılara" özellikle önerilecek.
Ah ne kadar özgür bir mecra!
***
"Black Mirror" adlı dizinin o bölümünde, siyahi kahramanımız şahdamarına dayadığı kesici aletle jüriyi kendisini dinlemesi için tehdit eder.
Yarışmanın jürisi ve seyirciler buz keser.
Kahramanımız, "Bir şeyler yapıyoruz, şarkı söylüyoruz, dans ediyoruz, takla atıyoruz. Ve buraya çıkanlar size göre insan değil. Sahneye çıkanları görmüyorsunuz, hepsi birer sahte gıda! Ne kadar sahteyse o kadar seviyorsunuz..." sözleriyle başladığı uzun konuşmasının sonunda hepsine bağıra çağıra söver: "Spot ışıklarınıza, kendini beğenmiş yüzlerinize, bir şakadan ibaret hale getirdiğiniz milyonlarca kişinin huzurunda kötü şaka yaptığınız için size..."
Müthiş bir sessizlik hâkim olur.
Neden sonra jüri üyelerinden biri, "Bu şüphesiz 'Yetenekliyim' başladığından beri bu sahnede gördüğüm en içten şeydi!.." der. Seyirci hologramları bunun bir teklif olduğunu anlayarak siyahi kahramanımızı alkışlar. Jüri üyesi "Laflarını beğendim" deyince kahramanımız hayretler içinde, "Laf değil bunlar" karşılığını verir! Jüri üyesi aldırış etmez, "Seni tekrar dinlemek isterim" der. "Yayınlarımın birinde aynı bu şekilde konuşabileceğin bir boşluk var..." Seyirci hologramları kahramanımızın söz konusu teklifi kabul etmesi için çılgınca tezahürat yaparlar.
Sonuç mu?
Kahramanımız "çevrimiçidir."