Zizek anlatmıştı galiba (Derrida'nın da bayıldığı) eski bir Yahudi fıkrasıdır: Bir grup Yahudi sinagogda Allah katında bir hiç olduklarını itiraf ederler.
Önce bir haham ayağa kalkar ve şöyle der: "Tanrım! Biliyorum, benim hiçbir kıymetim yok. Ben bir hiçim!.."
Hemen ardından zengin bir iş adamı olan Yahudi göğsüne vurarak, "Ah, Tanrım, ben de bir hiçim!" der, "Maddi zenginlikle kafayı bozmuş, çok değersiz bir kulum!"
Bu ikisinin ardından, her halinden fakir olduğu anlaşılan sıradan bir Yahudi ayağa kalkarak "Tanrım, ben bir hiçim!" diye yakarır.
Zengin Yahudi fakir olan Yahudi'yi işaret ederek yanındaki hahamın kulağına usulca fısıldar: "Bu ne küstahlık! Bu adam kim oluyor da bir hiç olduğunu iddia ediyor!"
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Riyakârlık evrenseldir.
Girdiği bünyeyi iflah etmez, her insanı çürütür.
Elinde 99'luk tespih, başında yeşil bir takke, kocaman siyah sakallı bir "şıh efendi" birdenbire "Benim çok aşağılık, çok köpek bir nefsim var" diye tevazu gösterisinde bulununca yanındaki "mürit" boşta bulunup "Haklısın" karşılığını verir. "Şıh efendi" anında höykürüp adamcağızın üzerine yürür.
Çok eski bir karikatürdü bu.
Riyakârlığın karikatürü...
Nefsini "hakir" görmeyi pazarlamaktan daha büyük "riyakarlık" da olmaz.
Samimiyetin / sahiciliğin zıddı ("gizli şirk" tesmiye edilen) riyakârlıktır.
***
Tarihin gördüğü / göreceği en korkunç riyakarlardan biri Fetullah Gülen'dir.***
Öyle riyakârlar da vardır ki, sorsan, vatan / memleket aşkına geceli gündüzlü çalıştığını söyler. "Çok yoruldun biraz dinlen" denildiğinde de kıyametleri kopartır.