"Davutoğlu ve Babacan'a grup kurması için destek veririz..." açıklaması Genel Merkez'i karıştırmıştı.
Her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.
İçlerinden biri, "Ben gidersem Davutoğlu'nun partisine giderim" dedi, "Hiç değilse liyakatli."
Diğeri, "Gideceğin partinin amblemini biliyor musun bari?" diye takıldı.
"Yaprak!.."
"Ne yaprağı?"
"Bilmiyorum... Artık gidince öğrenirim..."
"Bence gitmeden öğren ki yapraklara gelmeyesin..."
Birkaç kişi kıkırdayınca Faik Öztrak, "Çok ayıp!" dedi. "Böyle imalar hiç yakışmıyor!"
Ayıplanan vekil şaşırmıştı. "Davutoğlu'nun partisine giderse bir daha geri dönemez demek istedim." dedi. "Bunun neresi ayıp, anlamadım!"
"Neden geri dönemesin?"
"Davutoğlu bırakmaz da ondan. Erdoğan'dan emanet aldığı koskoca partiyi geri vermek istemeyen birinden söz ediyoruz. Grup kursun diye 20 milletvekili veririz sonra borçlu çıkarız, benden söylemesi..."
Masa başında sessizce dinleyen Genel Başkanları bir an için ürperdi!.. Daha önce Akşener'in İP'ine verilen 15 milletvekili arasında yer alanlardan biri sessizliği böldü: "Bu sefer ben hiçbir yere gitmem!.."
Engin Özkoç resti çekti: "Ne demek, gitmem? Parti disiplinine herkes uymak zorunda!"
"Bu sefer sen git, biz seni arkadan destekleyelim..."
"Liderim nereye verirse ben hiç düşünmem giderim..."
Engin Özkoç bu cevabının hemen ardından kaçamak bakışlarla Genel Başkanını kontrol etti. Hoşnut olduğunu görünce de mutluluktan yanakları şişti. Ne ki çok geçmeden yeni bir soruyla sarsıldı: "LGBT parti kursa oraya da gider misin?"
Bu soru karşısında sıkışsa da kuyruğunu dik tutmaya çalışarak, "Benim için fark etmez" dedi, "Ha Babacan ha Davutoğlu ha LGBT. Seve seve giderim..."
"Ama LGBT'ye gidersin de bir daha geri dönemezsin?.."
"Beni kimse hiçbir yerde zorla tutamaz!"
"Zorla değil. 'Seve seve giderim' dedin ya, gönüllü kalırsın belki orda..."
Engin Özkoç ne diyeceğini şaşırdı. Dudaklarını büzdü. Başını omuzlarının arasına gömdü. Mansurcu olarak bilinen kurmay, "Sayın genel başkanım" dedi, "Millet bizimle askıda vekil diye dalga geçiyor!"
Ekremci kurmay "Ne demek istiyorsun?" diyerek araya girince de, "Ne oldu kanın mı dondu?" karşılığını verdi.
Sinirler gerilmişti. Genel başkanları masaya yumruğunu indirip "Susuuun!" diye haykırmayı düşündü. Masanın üstü öteberi doluydu. Yumruğunu indirecek boş bir yer aradı. Bulamadı. Yine de haykırmaktan vazgeçmedi ama yumruk yaptığı eli havada kaldı. Herkes suspus olmuştu.
"Arkadaşlar" dedi, "İşler kötüye gidiyor. İngiltere tıbbi yardımları geri gönderdi diye sevinmiştik, fos çıktı!.. Yetmezmiş gibi ikinci posta yardım talep etmişler. İstanbul'da da işler maalesef iyi gitmiyor. Biliyorsunuz, bizimkilerin yalan söylediği savcılık tarafından tescil edildi..."
Mansurcu kurmay heyecanla atıldı, "İYİ Partili Şenol Sunat gibi 'İmamoğlu bizim adayımız değil' diyelim efendim..."
Genel başkanları az kalsın "Maalesef adayımız" diyecekti; yutkundu, "Olmaz!" diye kestirip attı. Özgür Özel "Kafama takılan bir soru var" dedi, "Onlar mı bizden milletvekili istedi yoksa onlar istemeden biz kendiliğimizden mi vereceğiz?"
Genel başkanları, "Bakın arkadaşlar" dedi, "Tek umudumuz ekonomi. Hep ordan gitmeliyiz. Ben çiftçinin borçlarını silin falan derken Davutoğlu ve Babacan da 'Bizim zamanımızda hazine doluydu, boşalttınız' demeli ki tam olsun. Bunu güçlü bir şekilde dile getirmeleri için de Meclis'te grup kurmaları lazım. Ayrıca, gündemi de biz belirlemiş olacağız..."
"Milletvekili vere vere mi sayın genel başkanım?"
"Gerekirse vere vere!.."
"Karamollaoğlu'nun neyi eksik ona da verelim madem öyle!.."
Genel başkanları hiçbir şey söylemedi. Gerektiğinde yumruğunu indireceği bir alan açmak için masanın üzerini düzenlemeye koyuldu.