Başkan Erdoğan - Putin görüşmesinden "ateşkes" çıktı ama asla rahat durmayacaklar.
Aynı endişemi 17 Eylül 2018'deki Soçi anlaşmasından sonra da dile getirmiştim.
Yazık ki yanılmadım!
Hayır, ön görüşlü olmakla alakası yok.
Şuncağızı unutmamak yeterli: Haçlı Siyonistlerin ilk hedefi Müslümanlar arasında biteviye savaştır.
Bu savaş da her şeyden evvel Irkçı Siyonist İsrail'in Arz-ı Mev'ud hedefi için mıntıka temizliği mesabesindedir.
Arz-ı Mev'ud mu?
CHP'nin yarı gizli ortağı HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli'nin ifade ettiğidir: "Buralar vaat edilmiş topraklar, Musa tüm ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi. Geldiler bu toprakları da kuruttular..."
Dikkat isterim:
"Geldiler ve bu toprakları da kuruttular" dediği Kürt - Türk, Alevi - Sünni bu toprakları vatan edinen bu aziz millettir.
Irak - İran savaşı (1980 - 88) döneminde "Kimin kazanmasını istiyorsunuz" sorusuna Kissinger, "İkisinin de kaybetmesini istiyoruz" cevabını vermişti.
Aynı Kissinger 11 Eylül saldırılarının (2001) ardından da "Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır" demişti.
Sonuç ortada.
Irak'ı, İran'ı, Libya'yı perişan ettiler. Suudi Arabistan, Mısır ve BAE'yi kıskıvrak kendilerine bağladılar. İran'ı ambargolarla diz çökertmeye çalışıyorlar. Türkiye'yi de 15 Temmuz'da bilfiil işgal etmeye kalkıştılar.
Lakin esas hedefleri "mezhep" çatışması üzerinden bölge ülkelerini birbirine kırdırmaktır.
Davutoğlu'nun Hillary Clinton'la "çak" yaptıkları dönemde Sezai Karakoç üstadımız "İran, Suriye, Türkiye çatışmasının tuzak" olduğunu söylemişti.
Diriliş mimari söz konusu tuzağın hedefini 2012'deki konuşmasında söyle açıklamıştı: "Batı nihai işgali, son işgali yapmak peşindedir. Öyle bir işgal ki, bir daha İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur..."
Fakir de merhum Akif Emre'yle birlikte aynı şeyleri dile getirdiğimiz için mezhep savaşlarına aş erenlerin tehdit bildirilerine maruz kalmıştık.
ABD baştan beri Türkiye'nin Suriye'ye girmesini istiyordu.
Gelgelelim, dönemin başbakanı Erdoğan (Wikileaks belgelerinde de belirtildiği üzre) Suriye'ye girmeye direndi.
Dick Cheney'nin ulusal güvenlik danışmanı John Hannah "Foreign Policy" dergisinde, Erdoğan'ın, Suriye'de 'süregelen karışıklığı' neticelendirmek için Türk ordusunu harekete geçirmemesine Obama'nın çok bozulduğunu yazmıştı.
Nedim Şener arkadaşımız da Hürriyet'teki köşesinde dün bir başka örnekle bu gerçeği vuzuha kavuşturdu.
Obama'nın Mart 2016'da röportaj verdiği The Atlantic dergisinin dış politika yazarı Jeffrey Goldberg, Obama'nın Erdoğan'la ilgili görüşlerini şöyle dile getirmiş: "Obama, Erdoğan'ı başta Doğu- Batı bölünmesine köprü olabilecek ılımlı bir Müslüman lider olarak görüyordu. Ama artık Obama, Erdoğan'ı bir fiyasko, muazzam ordusunu Suriye'ye istikrar getirmek için kullanmayı reddeden otoriter bir lider addediyor."
Sayın Erdoğan "dönemin başbakanıyken" gördüğü tuzağı şimdi de gördü ve gereğini yaptı.
Lakin rahat durmayacaklar. "Silahlardan arındırılmış bölge" üzerinde tarafların taahhütlerini yerine getiremeyeceği provokasyonlar gerçekleştirecekler.
Korkum budur.
Duam da şudur: Allah bu aziz milleti "stratejik derinlikli" politikaların komplikasyonlarından muhafaza etsin.