"Bedava süt nerde kaldı" sorusuna, "Bir elin verdiğini öbür el asla görmeyecek" şeklinde cevap vermişti.
Yani...
"Seçim vaadim olan bedava sütü gizli gizli dağıtıyorum; öyle ki bir elimin dağıttığını diğer elim bile görmüyor, siz nerden göreceksiniz" demeye getirmişti.
Haliyle hepimiz çok etkilenmiş, helal olsun demiştik.
Kimden mi bahsediyorum?
Kimden olacak, "Tarkan'ın ve 16 milyonun başkanı"ndan.
Geçen gün gördük ki "bedava süt" dağıtmaya başlamış; lakin, normalde süt paketlerinde yer alan inek resminin yerine kendi portresini yerleştirmiş.
"Gizli derken el gözükmeyecek dedim, kellem değil" diyebilir.
Zira, böyle orijinal cevapları var.
Mesela, İstanbul'u sel götürürken de tatilde yakalanınca, "tatil bana yakışıyor" demişti.
Bir enteresan yanı daha var. Muhalefet belasına aldığı oyların kendisine verildiğini sanıyor.
Kendisinin farkında bile değil. Kemal Sunal'ın "Sahte Kabadayı"sı veya bildiğiniz "sahte okey" gibi.
AK Parti'de vardı böyle bir "şahsiyet kişisi."
AK Parti'nin 1 Kasım 2015'te aldığı yüzde 49,50 oranındaki oyun kendisine verildiğini vehmetmişti.
Narsisizm başa bela.
Sezai Karakoç üstadımız bir defasında, "at nehirde kendini görürse nehri geçemez" demişti.
Stratejik derinlikli şahsiyet de aldığını iddia ettiği yüzde 49, 50'de öyle boğuldu ki çırpındıkça her geçen gün daha derine batıyor.
Yine de aleyhine tek kelime etmeyeceğini söylediği partisi ve lideri hakkında "Tek adamın yönettiği partinin nasıl tükendiğini bizzat yaşayarak gördüm" diyebileceğini tahmin edemezdim.
En azından, kendisini Başbakanlığa kimin "atadığını" ve bu "atama" üzerine nasıl mutluluktan havalara uçtuğunu hatırlaması buna engel olur sanırdım.
Narsisizm insanda izan da bırakmıyor demek ki.
"Tarkan'ın ve 16 milyonun başkanı" ile "Stratejik derinlikli şahsiyet" arasındaki fark şu:
Biri komik, diğeri trajik.
Komik olan narsisizm bakımından Trump'a daha çok benziyor.
Bir farkla ki Trump, "büyük ve emsalsiz bilgeliğim" deyip bilgeliğini sözde bırakıyor.
Bu sahip olduğu bilgeliği alabildiğine pratiğe döküp "temel atmama töreni" bile düzenleyebiliyor.
Sürekli gündemde olmak için de olur olmaz her fırsatta Kanal İstanbul'a karşı çıkmak için tuhaf ve komik gerekçeler ileri sürüyor.
HDP de bu konuda açıktan açığa kendisine omuz vermeye başladı.
ÇED raporunun iptali için dava açmakla kalmamışlar, "Çevreyi savunan parti olarak bu davanın tarafıyız" diye de bir açıklama yapmışlar.
Çevreyi savunduklarından olsa gerek, PKK orman yakarken ağızlarını açmamışlardı.
Hadi onların tavrı belli. Nihayetinde PKK'ya sırtımızı dayadık demişlerdi.
Peki, "Tarkan'ın ve 16 milyonun başkanı" kimlere sırtını dayamış ki orman yangınlarına ağzını açmadı?
HDP'yle aynı yere veya aynı yerin efendisine mi?
Kayyım atanır atanmaz Diyarbakır'a koşup gitmişken, Diyarbakır annelerinin evlat nöbetine 142 gündür sessiz kalmasının nedeni sırtını dayadığı yer mi?