Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Siyasi sapıklıkta son aşama

Cinsel istismara uğramış 5 yaşındaki bir çocuğun avukatı (Betül Altınsoy) sosyal medya hesabı üzerinden adeta çığlık atarcasına herkesten yardım istedi.
Neden mi?
İstek Vakfı'na bağlı bir ana okulunda gerçekleşen fecaat duyurulsun, kamu vicdanı devreye girsin diye.
Belli ki örtbas edilmesinden korkmuş. Zira İstek Vakfı görüntüleri ısrarla saklanmış, çocuğun ailesine bile gösterilmemiş.
Saklama gerekçeleri mi?
Özel hayatın gizliliğiymiş.
E tabi 5 yaşındaki çocuğun "özel hayatını" ailesinden gizleyemeyeceklerine göre anaokullarındaki o sapığın "özel hayatının gizliliğine" saygı duymuşlar herhalde.
Başka ne olabilir bilemiyorum!
Çocuğun ailesi fecaati şöyle özetlemiş: "Kızımız 2017 yılında İstek Vakfı anaokuluna gitmekteydi. Süreç, yüzme derslerinin olduğu günlerde küçük kızın okula gitmek istememesi ve tepki vermesiyle başladı."
Nerden bakarsanız korkunç!
İstek Vakfı neden sonra açıklama yapmış. Delil kararttıkları yalanmış. Görüntüleri adalete teslim etmişlermiş. Hukukun üstünlüğüne saygılı olduklarından adalete destek vermeye devam edeceklermiş.
Ne ki çocuğun avukatı Betül Altınsoy tam aksini iddia ediyor:
MEB teftiş raporunda, Vakıf yetkililerinin ifadesine göre polis gelmeden önce kayıtlara müdahale edildiği kabul edilmiş. Görüntüler de teslim edilmemiş, aksine polis el koymuş. Üstelik bunlar da çocuğun ailesinin yazıyla başvurduğu tarihten çok sonraki görüntülermiş.

***


Sapıklık, malumunuz, aynı zamanda bir hastalık. Elbette mazerete tekabül eden değil nedeni işaret eden bir hastalık.
Peki sapıklığı örtbas etme gayreti ne tür bir hastalığa tekabül ediyor?
Kendi çocukları maazallah cinsel istismara maruz kalsaydı "marka değerini" düşünecekler miydi?
Bilmiyorum.
Benim bildiğim şudur: Sapıklıktan daha korkuncu, maddi çıkar uğruna sapıklığı tasarlayarak örgütlü bir şekilde taammüden örtme gayretidir.
Bundan daha korkuncu da siyasi asabiyet üzerinden tavır almaktır.
Sapıklığın partisi pırtısı, dinlisi dinsizi, moderni muhafazakarı olmaz. Sapıklık sapıklıktır. Kur'an kursunda da olsa sapıklıktır, İstek Vakfı'nda olsa da!
Rüşvet konusunda da bu böyledir.
Rüşvet alanın da verenin de sağı solu, şusu busu olmaz, her türlüsü ayağımız bodrumundadır. İster CHP'li ister AK Partili olsun, fark etmez.

***


Bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir. Mansur Yavaş'lı rüşvet skandalında olduğu gibi.
Kaldı ki "şüyuu" ne ki, Güneş gazetesinin manşetten çok iyi özetlediği gibi "vukuu" dımdızlak ortada:
"Abi ne vereceksin?" / "Ne vereyim?" / "25 milyon." / "Valizle mi?"
Sapık adı üstünde sapıklık peşindedir. Avantacı da rüşvet peşinde.
Ya bunları görmezlikten gelenler neyin peşindedirler?
Mademki AK Partililer eleştiriyor, CHP'nin "başkan" adayı "Mansur Yavaş olsun" diyenler bile var.
Anlaşılan, zilletin de gerekçesini buldular.
Hayır yani, bu gerekçe varken Tunç Soyer "güzel İzmir'mizi" su kuyruklarına duçar etmekle yetinmemeli; o da şöyle 25 milyonluk bir rüşvet skandalı patlatmalı.
Bu siyasi sapıkların "başkan adayı" olmak istiyorsa tabi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA