Türkiye'ye gelen en iyi futbolculardan biridir Arjantinli Jose Sosa. Hangi takım taraftarı olursa olsun her futbolseverin ortak görüşüdür bu.
Zaten kariyeri de ortada.
Arjantin milli formasıyla 19 yaşında tanışmış; Bayern, Napoli, Atletico Madrid, Milan gibi bir yığın kulüpte top koşturmuş.
Elan 34 yaşında, Trabzonspor'da kaptan, 8 numara.
Jose Sosa Beşiktaş'ta oynadığı dönemde hemen her gün ulusal medyayı çiçeklendirmişti.
Zaten 3 büyüklerde oynamayan futbolcu ağzıyla kuş tutsa "çiçek" olmaz. Sözgelimi, Trabzonspor Messi'yi transfer etse bir Falcao kadar Türk medyasında yer almaz. Bu halin en güncel örneği Sturridge transferidir. Neyse, konumuz tabela yazarı eyyamcılar sürüsü değil, geçelim.
Sosa, malumunuz, Şenol Güneş'li Beşiktaş'ın şampiyonluğunda en büyük pay sahibi olmuştu.
Ne ki futbolundan çok dedikodularla (karısının kaprisleri, çocukları, köpeği, ila ahir) gündeme getirildi.
Aynı Sosa şimdi Trabzon'da öyle bir aidiyet duygusuyla oynuyor ki tarifi imkânsız.
Tek cümleyle Sosa kimdir anlat deseler, "Arjantin'de doğan Trabzonsporlu futbolcu" derim. Ne Napoli ne Milan ne de Beşiktaş aklıma gelir.
Sosa neden "adanmış" gibi oynuyor Trabzonspor'da? Ne oldu; dedikodusu yapılan eşinden falan mı boşandı?
Hayır... Peki, Trabzonspor'dan çok fazla kazanıyor da bu yüzden mi tekmeye kafa uzatıyor, hırsından gözü kararan en amatör futbolcunun bile ayağını uzatmaya çekindiği pozisyona hiç çekinmeden dalıyor?
Alakası yok.
Tam aksine, sözleşmesini uzatmak konusunda ekstra bir şey talep etmedi, sadece şampiyonluk primi istedi.
Sosa anlaşılan o ki herkesten çok şampiyonluğa inanmış. (Fakire sorarsanız, bu inanca Mikel ve Sturridge dahil olur ve hakemler de adaletsizlik yapmazsa Trabzonspor şampiyon olur.)
Arjantin ligi takımlarından Estudiantes Başkanı Veron yeni stadyum açılışına Sosa'yı da davet ettiklerini ama takımının çok önemli bir maçı olduğu için gelemediğini açıkladı.
O önemli maç Alanyaspor maçıydı ve Sosa sakat olduğu halde oynamak istemiş ama doktorlar müsaade etmemişti.
Buna rağmen takımını yalnız bırakmamıştı. Kenardan izlediği bu maçta takımın penaltısına heyecandan bakamadı.
Bütün bunlar aidiyet duygusunun ifadesidir.
Bunda hiç kuşkusuz o şehrin / Trabzon'un etkisi büyüktür. Zira, Trabzonspor şehrin üst kimliğidir. Trabzon'a Trabzonspor bağıyla bağlanan herkesi Trabzonlu sayarlar orda.
Demem o ki, Sosa'nın aidiyet duygusunda bunun etkisi büyüktür; lakin sadece bundan ibaret değildir.
Bu duygunun farkında olmak, bu duyguyu fehmetmek, esas mesele orda.
Jose Sosa işte bunun farkında!
Sosa forması giymiş Trabzonsporlu bir taraftarı camide namaz kılarken gösteren bir fotoğrafı sosyal medya hesabından paylaştığında, mezkur duygunun farkında olduğunu, yani sahiplenildiğini alabildiğine hissettiğini anladım.
Adanmışçasına oynamasının kökeninde yatan en büyük neden de burda gizli.
İnsanların yedikleri kaba pisledikleri, menfaatleri için kendini en büyük makamlara getirenlere ihanet ettikleri bu çağda Sosa kendisini sahiplenenlerin hakkını vermeye çalışıyor.
İşte bu ahlaktır.
Tevekkeli dememişti Albert Camus, "Ben futboldan ahlakı öğreniyorum."
Bu ahlakı en iyi şekilde anlayacak olanlar da haksızlığa uğratılanların her daim yanında yer alanlardır.