Walter Benjamin "Şiddetin Eleştirisi Üzerine" serlevhalı metninde "Yalanı aslen cezalandıran hiçbir yasama organı mevcut değildir bu dünyada..." demişti.
Öyledir.
Hatta daha fazlasıdır. Maruz kaldığımız, yalanın hükümferma olduğu bir dünyadır.
Necip Fazıl üstadımız tevekkeli, "Bütün bir kâinat muşamba dekor / Bütün bir insanlık yalana teslim" dememişti.
Modern kitle iletişim araçlarının, o anlı şanlı haber ajanslarının temel görevi de ihtiyaç hasıl olduğunda gerçekleri manipüle etmekten ibarettir.
İhtiyaç zamanına kadar yapıp ettikleri de "prestij toplamak" mesabesindedir.
Vakti geldiğinde...
Öyle maharetle manipülasyona girişmişlerdi ki (mesela) ABD Irak'ı işgal ederken bütün dünya petrole bulanmış karabatak kuşunu konuşmuştu.
***
New York Times gazetesi
Trump'ın,
Müslüman Kardeşler'i terörist ilan
etme faaliyetini,
Sisi'nin 9 Nisan'da Beyaz
Saray ziyaretinde yapılan özel toplantıda
Trump'ı ikna etmesine bağladı.
Bu bile yalan.
Trump daha başkan seçilmeden evvel de bu düşüncedeydi, ikna edilmekle alakası yok.
Bu bana
Turgut Özal'ın Bush'u Körfez savaşına ikna ettiği yalanını hatırlattı. (Yazık ki yazık, kimi muhafazakârlar da bu işgal yardakçılığını maharetmiş gibi alkışlamıştı.)
Halbuki, ABD dış politikası bu tür iknalara dayanmaz.
Öyle olsaydı,
15 Temmuz kanlı işgal girişiminin elebaşı
Fetullah konusunda "stratejik ortağımızı" ikna ederdik.
ABD sadece
Müslüman Kardeşler'i değil
İran Devrim Muhafızları'nı da terörist ilan etti.
Kimi "
İrancı" muhteremler özellikle Sisi darbesi öncesi Müslüman Kardeşler'e bühtan etmişlerdi.
Kimi "
İran düşmanı" dangalaklar da İsrail'i bile İran'a karşı tercih edebileceğini yazacak kadar tozutmuşlardı.
Ne oldu?
ABD emperyalizmi her iki tarafı da "
terörist" parantezine alarak "eşitlemiş" oldu.
Şii veya
Sünni olmanız ABD için fark etmez.
Hatta,
Hristiyan olmanızın da pek önemi yoktur.
Venezuela'da olan biteni ibretle izliyoruz işte.
Komünist olsanız da durum değişmez.
ABD'nin 2002'de Irak'ı işgaline destek veren Irak Komünist Partisi ABD'nin "cici komünistleri" değil midir?
Tıpkı "Natotürkçü" dediğimiz ABD'nin cici Atatürkçüleri gibi.
***
Emperyalistlerin gözünde demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü vesaire sadece araçtan ibarettir.
Acıkınca helvadan yaptıkları putları yiyen cahiliye dönemi putperest Araplarına benzerler.
Bir farkla ki, helva mesabesindeki bu "yüce insanlık değerlerini" yemekten ziyade yem olarak kullanırlar yani, yedirirler.
Zokayı yutmamak için şuncağızı görmek kafidir:
ABD'nin yanında yer aldıktan sonra istersen
Suudi Arabistan gibi demokrasiyle hiç işin olmasın, istediğinin elini kolunu kes, kadınları en temel haklarından mahrum et, konsolosluklarda gazeteci katlet, hiç önemi yok.
Çıkarlarına karşı mısın değil misin; ABD'nin yegâne meselesi budur.
Bizim meselemiz de emperyalistleri görmek olmalıdır.
Eşek yükü kitap okusanız da allame olsanız da
Ortadoğu'da ABD'nin ne yapmak istediğini görmez,
İsrail'in (Arz-ı Mev'ud) adımlarını takip etmezseniz "kullanışlı aptal" olmaktan öteye geçemezsiniz.