Soner Yalçın arkadaşımız son günlerde öyle dervişane yazılar döktürüyor ki olursa o kadar olur.
Okudukça ülkemiz için çok seviniyor, yarınlara umutla bakıyorum.
Hatta içim içime sığmıyor, kardeşlik ve barış türküleri söylemek istiyorum.
Sözcü gazetesindeki köşesinde geçen gün mal varlığını ailesine bırakarak maddi dünya hırsından sıyrılan Tolstoy'u "bazı inançlı insanlara" misal verdi.
Ne kadar güzel değil mi?
Gerçi bunun için Tolstoy'a gitmesine gerek yoktu. Yanı başımızda, "Mal da yalan, mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan" diyen Yunus Emre'miz veya "Üryan geldim gene üryan giderim" diyen Karacaoğlan'ımız var. Neyse...
Derdi ne mi?
Kendisi anlatsın: "Bazı inançlı insanların bir seçim sonrasında yaptıkları bana Tolstoy'u anımsattı: Samimidürüst dindar bırakıp gitmesini bilendir. Allah ile baş başa kalmak en büyük erdem değil midir? Nedir bu dünyevi hırs? Maddi zenginliğe kendinden geçercesine sarılmanın inançla ilgisi olamaz..."
Peki...
Bu "bazı inançlı insanlar" ne yapmalı da "dünyevi hırstan" kurtulmalı?
Sağ olsun, buna da müthiş çözüm önerileri getiriyor:
"İki oy oraya gitti, beş buraya geldi" hesabını bıraksınlar; "İstanbul'u şu aldı... İstanbul'u bu aldı" peşine düşmesinler; "koltuk bağımlısı olmasınlar" diyor.
Hülasa...
Tolstoy'dan girip, "Verin koltuğu İmamoğlu'na insanlar işine baksın" ifadesinden çıkıyor.
Alaka kuramadınız mı?
Teoriyi bilmiyorsunuz da ondan. Soner Yalçın arkadaşımıza göre buna, "kapanış teorisi / sonlandırma ihtiyacı" denir.
İmdi, biz de mezkur teori bağlamında AK Partililere soralım: Belgelerle saptanmış usulsüzlüğün veya "oy hırsızlığının" teorisi var mı?
Yok değil mi?
E'ee, daha neyin peşindesiniz?
Diyeceksiniz ki, Ekrem İmamoğlu'nun geçen gün kameraların karşısına geçip 12 bin oyun lehlerine "kaydırıldığını" kabul etmesi hangi teoriye girer? (Valla bunun teoriyle değil, direkt ahlakla alakası var.)
Haa, bu arada, Soner Yalçın arkadaşımız, "Verin koltuğu İmamoğlu'na" demekle kalmıyor, "Emperyalizmin ülkeye tehditleri var..." uyarısında da bulunuyor.
İyi de emperyalistler, "koltuğu İmamoğlu'na verin" diyerek de ülkemizi tehdit ediyor, onu ne yapacağız?
Sözcü yazarı şunu da söylüyor: "Erdoğan, iktidarının, demokrasiye bağlı olduğunu dünyaya gösterip güven tazelemelidir..."
Benim teklifim, Soner Yalçın'dan daha rindane, daha dervişane.
Sayım yapılsın yine, kim ne kadar oy aldı tastamam bilelim.
Lakin, Binali Yıldırım kazanırsa, Cumhurbaşkanımız Erdoğan, "İmamoğlu kazandı" diye ilan etsin.
Böylece, demokrasiye ne kadar bağlı olduğunu tüm dünyaya kanıtlamış olur.
Aslında sandığa / seçime (seçim masraflarına) da hiç gerek yoktu. "İstanbul'u 25 yıl biz yönettik, gelin bu dönem de siz yönetin" dese de olurdu.
Merak etmeyin, emperyalistler, "diktatörlük" tesmiye etmez, "demokrasi ve barış" ödülü bile verirlerdi.