Rivayet olunur ki Ecevit Hükümeti'nin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk seçim çalışmaları nedeniyle gittiği Of'ta hemşerilerine sorar:
"Bizden memnun musunuz?.."
Cevap oldukça manidardır: "Sizden çok memnunuz ama Ruslardan hiç memnun değiluk..."
Bu cevap karşısında herkes şaşkına döner. Oflu vatandaş hiç istifini bozmadan sürdürür:
"Muhacirlik döneminde hau yukarida bir yol yaptiler; odur budur gelip de bi defa bakmadiler; hau yol duriyi mi, yiprandi mi, yıkildi mi, n'oldi?.."
Dün 8 bin bekçi alımı için ilana çıkılacağı haberini okuyunca bu rivayet aklıma geldi.
Zira, gece bekçisi uygulamasından memnun musun diye sorsalar, Oflu kadar "yaratıcı" cevap veremem ama en az onun kadar şekvacıyım.
Halbuki, gece bekçisi uygulamasının başlatılacağını öğrendiğimde, şehrin güvenliğinin yanı sıra iflah olmaz nostalji düşkünü olarak da en çok sevinen bendim.
Lakin...
Onca zaman geçti hâlâ semtimizde, mahallemizde ne bir gece bekçisi gördüm ne de gecenin karanlığını delen bir bekçi düdüğü duydum.
Tövbeler olsun, bir kez gördüm...
O da, Edirnekapı Mezarlığı'nın önünde 4-5 gece bekçisi hep birlikte muhabbet ederek yürüyorlardı.
Ölülerin güvenliği için mi yoksa nöbet devir teslim için mi, orasını bilemiyorum.
***
Sade Beş Denizler Mutfağı
Gastronomi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de son yıllarda yıldızı en hızla yükselen sektörlerden biri.
Böyle de olmalı zaten. Turizm otelcilikten ibaret değil.
Anadolu mutfağının zenginliği de hiçbir ülkede yok. Kaldı ki, sağlıklı beslenmek hepimizin hakkı.
Denir ki: "Yemek yapmak insanın kendini ifade etme şekli olarak algılanabilecek bir sanat / zanaattır."
Bu tanımdan hareketle...
Güneşli'de "SADE Beş Denizler Mutfağı"nda tanıştığım Adnan Şahin'in çok büyük bir sanatçı olduğunu söyleyebilirim.
Sadece olağanüstü leziz yemekleriyle de değil.
Lezzeti oluşturan ürünlerin yetiştirildiği toprakları karış karış bilip tanımasıyla ve lezzetin geleneğini, kültürünü, pişirme tekniklerini anlatırken yaşadığı coşkuyla tam bir sanatçı.
***
Wittgenstein Recep İvedik'i görseydi
Filozofumuz Wittgenstein aksiyon filmleri izlemeyi severmiş; en çok da Western filmlerini.
"Sanat filmi" denilen filmlerle de hiç işi olmazmış. Dahası, "derinlikli" olmaya çalışıp bunu beceremediklerini söylermiş.
Gerçi, becerenlerden de hoşlanacağını hiç sanmam. Tarkovski, Bunuel, Bergman ve hatta Bresson olsun, fark etmez.
Anlaşılan o ki sinemaya bakış açısı sadece eğlenmekten ibaret. Derin mesajlar, imajlar, imgeler umurunda değil.
Ona heyecan veya gerilim duygusunu tattıran filmin ayrıca seviyesiyle (artık ne demekse) ilgilenmiyor.
Mesela, bir Recep İvedik filmi görseydi, "komiğine giderse" gülerdi.
"Ulan koskoca filozofuz, şu güldüğümüz şeye bak, bir gören olsa rezil oluruz!" demezdi.