Nerden baksanız, çok ilginç bir kişilik bu Muharrem.
Atatürk'e küfredenlerle kol kola girerek "Atatürkçü", ABD ve taşeronlarına yandaşlık yaparak "antiemperyalist", NATO'yu ve kapitalizmini savunarak "solcu" olmayı başarabilmekten daha ilginç ne olabilir?!
PKK'nın siyasi ayağı olan HDP'li birini (kuvvetle muhtemel Demirtaş'ı) başkan yardımcısı yapacağını söylüyor!
Sizin anlayacağınız; fırsat bulursa sağına "gizli ortağı" FETÖ'yü, soluna PKK / HDP'yi alıp memleketi yönetecek.
Bir de kolpacı.
Hem "beni televizyonlarına çıkartmıyorlar" deyip hem de Turgay Güler kardeşim 3 hafta boyunca her gün programına davet ettiği halde kaçtı.
Yalancılığı bunun kadar içselleştirmiş bir insan evladı yeryüzüne bir daha zor gelir.
Adeta yalandan besleniyor. Zaten tüm numarası, asla mahcup olmaması.
***
Önce yerli otomobile karşı çıktı, sonra ben yerli otomobile değil benzinli otomobile karşı çıktım, dedi.
Biraz daha sıkışsaydı, "
ben yerli otomobile değil motorlu otomobile karşı çıktım" diyebilirdi.
O kadar pişkin ki, "
Amerikalılar beni aradı" yalanından bile mahcup olmadı.
Tamam,
Kılıçdaroğlu da yalan söyler, sıklıkla çark ederdi. Ama her çarktan sonra az çok mahcup olurdu.
Bu mahcup olmak yerine, "
ben üniversite mezunuyum, diplomam var"
diyor.
Kılıçdaroğlu bir defasında, "
Kürt sorununu ancak biz çözeriz, 17 maddelik manifestomuz var" diye hava atmış,
"
maddeleri sayar mısınız" denilince de
çok mahcup olmuş, "
Şu anda aklımda değil, bilseydim hepsini getirir burada konuşurduk" demişti.
Aynı şey
İnce'nin başına gelseydi asla mahcup olmaz, tam aksine, spikeri felaket mahcup ederdi.
Önce "
Sen say" diye lafa girer, zavallı spiker "
efendim ben..." diye afallayınca da son darbeyi indirirdi: "
Yaa öyle işte, sayamazsın... Bir daha bilmediğin şeyi bana sormayacaksın... Karşında Erdoğan yok..."
Tabii ki canlı yayında olduğu için bu kadarla bırakırdı.
Şayet ikili arasında (İnce ile spiker) aynı konuda telefon görüşmesi söz konusu olsaydı,
Muharrem İnce gözünü yumup ağzını açar, "
Bana 17 maddeyi sormuşsun... Kimsin lan sen... Ben o 17 maddeyi var ya senin ananın..." derdi.
Demem o ki, ağzı da çok bozuk, artık herkes biliyor.
Aziz Nesin,
Zübükzâde İbraam Bey'i anlatırken, şeytanın donunu çıkartır
ağlamasın diye eline verir demişti.
Biz bu Muharrem'i nasıl anlatalım bilmem ki?!
Hiçbir hikâyesi yok, her duruma müsait bir adam.
Dün Cumhuriyet düşmanı / terörist dediklerine şimdi başkan yardımcılığı teklif edeceğini söyleyebiliyor.
Bir de hacıymış da abdestsiz yere basmıyormuş da 14 yaşından beri her gün cuma namazı kılıyormuş da...
Sırf başörtüsüne özgürlük istediği için dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya "
laikliğe aykırı fiillerin ortağı haline geldiği" iddiasıyla
AK Parti'ye 2008'de kapatma davası açtığında alkışlıyordu.
Ne oldu, ne değişti, hangi iç hesaplaşmalardan geçti de, "
Madımak katliam değil, pencereleri açmadıkları için öldüler" diyen Karamolla'larla ittifak kuracak hale geldi?
Tilkilik olur, olur da, herkesi tavuk görecek kadar acıklı olur mu?