Fikirde sanatta aksiyonda müthişti.
Her şeyden evvel, dava adamıydı.
"Gaye İnsan / Ufuk Peygamber"e öyle bağlıydı ki..
"Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşamaya değer hayatın ölçülerini billurlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil de, sırf O'nun ümmetinden en hakir ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için..." demişti.
Şiirleri, sözleri, polemikleri nesiller boyunca terennüm edildi.
Terennüm edilmeye de devam edecek inşallah.
***
Paraya pula köpek muamelesi yapardı.
Bu tutumu (onu eleştirmek sadedinde de olsa) dile getirildiğinde ona hayran kalırdınız, o derece.
Mana iklimi, "
sonsuzluk kervanı" söz konusu olunca,
bambaşka hal alırdı.
Rahmetli Cahit Abi (Zarifoğlu) "
Yaşamak"ta
onun bu halini öyle anlatır ki,
"bağlanma" nedir künhüne
varırsınız.
Öyleydi.
"
Sonsuzluk kervanı arkanızda ben / Üç ayakla seken topal köpeğim!"
Diyendi.
***
Tabiri caizse, "efsane" olduğu için ona ait olmayan sözler, nükteler orda burda dolaşıma sokuldu.
Bundan...
Büyük Doğu gönüldaşları da
Mehmet Kısakürek (Zindandan
Mehmet'e Mektup şiirinde,
"Mehmed'im sevinin, başlar
yüksekte!" dediği oğlu) de
elbette şekvacıydı.
Zaten neden olmasın...
Üstadımız, "
En büyük korkularımdan biri, nice müellifin başına geldiği gibi, ölümümden sonraki tahriflerdir" demişti.
Tuhaftır, bir dönem, adeta yok sayılmıştı.
O kadar ki...
Yazılarımda sıklıkla vurgu yapıp, referans gösterdiğimde adeta "
sen hâlâ orada mısın" diye taaccüple bakarlardı.
E tabii hepsi "
aşmış" insanlardı.
Bunların önde gidenlerinden biri "
Üstadlar abiler devri kapansın" diyerek yola çıktı,
FETÖ'den içerde şimdi.
Demem o ki...
Onlar "aşarken"
Fetullahçılık memleketi zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştı.
Uzun lafın kısası...
Necip Fazıl üstadımız yok sayılmasaydı, okunup anlaşılsaydı,
Fetullahçılık melaneti bu ülkede hiç bu kadar yaygınlaşabilir miydi?
***
Refikimiz Star gazetesi, "Üstad Necip Fazıl'ın manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla" her yıl verilmek üzere "
Necip Fazıl Ödülleri" tertipledi.
Jüriden ve verilen ödüllerden maada birkaç yıldır mezkûr faaliyeti gerçekleştirdiği için refikimizi ne kadar tebrik etsek azdır.
Yazık ki...
Sürmanşetten "
Üstad'a Saygı Gecesi" deyip
Necip Fazıl'ın şiiri diye
Abdurrahim Karakoç'un
şiiri verilmiş. (Hatta o şiirin
bir mısraı da galiba yanlış.)
Keşke böylesi bir talihsizlik
yaşanmasaydı.
Necip Fazıl'a atfedilen asılsız sözleri deşifre eden "NFK- Asılsız Sözler" rumuzlu hesapta şöyle demiş:
"
Gecen sene Necip Fazıl Ödülleri ekinde yayımlanan söz Üstad Necip Fazıl'a değil, Ahmet Mahir Pekşen'e aitti.
Bu sene inşallah tekrar etmez diyorduk ki A. Karakoç'un şiiri NFK imzasıyla yayımlandı..."