"Sömürge aydınları" soğuk savaş biter bitmez,
"Eyvah! ABD'nin bize ihtiyacı kalmadı, ne halt edeceğiz!.." vaveylası kopardı.
Sonra...
İçlerinden kimileri (özellikle de "Fetullah kapatması" aydınlar) "Hiç merak etmeyin, İran olduğu müddetçe ABD'nin bize ihtiyacı bitmez" diyerek algı operasyonunu başlatmışlardı.
Sizin anlayacağınız, ABD'deki belirli mahfillerden aldıkları yeni görevlerine kilitlenmişlerdi.
Çok geçmeden etkilerini gösterdiler.
Nerdeyse, Allah diyen herkes, "Mollalar İran'a" şeklinde tahkir edilmeye başlandı.
Bu yolda "heykel bekçisi Atatürkçüleri" de dolmuşa getirdiler.
***
Şimdi bunların görevini "
İslamcı sokağa" ittirilen profesyonel "
dinci müptezeller" aldı.
ABD "
mezhep savaşı" istiyor diye,
1639'daki Kasr-ı Şirin Anlaşması'ndan beri barış
içinde yaşadığımız
İran'a
neden savaş açalım, diyeni bile
"
İrancı" ilan ettiler.
İşin garip tarafı, bu müfterilerin içinde mebzul miktarda "
eski İrancılar" da var.
Rahmetli Akif Emre abimi,
Prof. Mahmut Erol Kılıç'ı ve fakiri bildirilerle tekfir edip hedef gösterdiler.
Bülent Keneş'lerin bu vehhabi - tekfirci versiyonlarını "İslamcı sokağa" hangi profesyoneller
ittirdi?
***
Sömürge aydınları
15 Temmuz işgal saldırısından sonra da hiç
sektirmeden görevlerini yapmaya
koyuldular.
Bu seferki görevleri, ABD'yi mahut saldırıdan ayıklamaktı.
FETÖ'nün arkasında ABD'nin olduğunu da nerden çıkarıyorsunuz, deyip durdular.
İçlerinde eski başbakanın başdanışmanı da vardı. (Ki, yıllardır tanırım; aklı başında, sağduyulu, namuslu bir "fikir işçisiydi." Demek ki, onun da bir "zamanı" vardı.)
Rezil rüsva oldular.
Kırk dereden su getirerek
15 Temmuz işgal girişimini tevil etmeleri, "
üst akıl" kavramlaştırmasıyla dalga geçmeleri kendilerini iptizale uğratmaktan başka işe yaramadı.
Zira ABD kendi kendini deşifre etti.
***
ABD'nin
DEAŞ'ın da
15 Temmuz saldırısının da arkasında
olduğunu artık tarih kitaplarından,
belgesellerden veya yıllar sonra
gelen itiraflardan öğrenmeyeceğiz.
Yani...
Errol Morris marifeti
McNamara'nın "
100 Yılın İtirafları" gibi filmlere...
ABD ve
İngiltere'nin
2003'teki Irak işgalini nasıl yalanlar üzerine gerçekleştirdiğini ortaya koyan (ve Blair'in de özür dilemesine neden olan)
Chilcot Raporu gibi yıllar sonra yazılan raporlara artık ihtiyacımız yok.
Aynı şekilde...
İran petrollerini millileştirdiği için
İran Başbakanı Musaddık'ı nasıl devirdiklerini 60 yıl sonra itiraf eden
CIA'yı, 15 Temmuz'u da itiraf etsin diye yıllar yılı beklemenin manası yok.
Her şey gözümüzün önünde oluyor.
Hadi bakalım,
Aydın Doğan'ın o kıymetlisi, Zarrab kumpasına
"
hukukun üstünlüğü" desin...
MİT TIR'ları kumpası üzerinden
DEAŞ'a yardım edildiğini
Can'cıklaşmadan söyleyen bir insan evladı çıksın da görelim...
Ne kadar kıvransanız boşuna.
Oyun bitti.