Hilal Kaplan'a geçenlerde sosyal medyada yapılan saygısızlık, kendilerine "muhalif" süsü veren müptezellerin ne kadar iğrençleşeceklerinin de kanıtıydı.
Tarzları, üslupları, daha doğrusu üslupsuzlukları aynı.
Hedef seçtikleri insanlar da aynı.
Erdoğan'ın yanında duruyorsan, bu "çalışanların" çemkirme menziline girdin demektir.
Bunlarda her yol mubah; yalan dolan alavere dalavere, iftira...
Erdoğan'ı destekleyen bir tarihçiyi de geçenlerde sosyal medyada linç ettiler.
Söz konusu yazarın önce öldüğünü sevinç çığlıklarıyla duyurdular, sonra koro halinde küfretmeye başladılar.
Ama nasıl küfürler, aklınız durur.
Ulan madem öldü diyorsunuz, ölünün ardından böylesi müstekreh küfürler edilir mi?
***
Ne oldu biliyor musunuz?
"
Öldü"
/ "
kalp krizi geçirdi" / "
yoğun bakımda"
/ beyin ölümü gerçekleşti"
dedikleri o yazar...
Bir gün sonra çıktı, "
öldüğümü ilan ettikleri gün başım bile ağrımadı" dedi,
iyi mi?
Dertleri ne mi?
Söz konusu tarihçi
Mustafa Kemal hakkında ileri geri konuşmuşmuş.
İyi de, 50 yıldır söylemi belli, yeni mi keşfettiniz?
Kaldı ki,
Mustafa Kemal hakkında
FETÖ muhibbi yazar
çizerler daha ağırını söylediğinde
ağzınızı açmamış, bilakis
canciğer kuzu sarması olmuştunuz.
Neyse lafın belini kırmayalım, asıl dertleri başka.
Söz konusu tarihçi Erdoğan'ı baştan beri destekledi, bir de,
Fetullah'ın hain olduğunu ilk günden söylemişti.
Sizin anlayacağınız "suçu" büyüktü.
***
Sorsanız, FETÖ'yle de
PKK'yla da hiç işimiz olmaz; solcuyuz, Atatürkçüyüz, hülasa, "
muhalifiz" derler.
Lakin kinleri, nefretleri
FETÖ'yle
PKK'yla aynı.
FETÖ'nün nefretini anlamak zor değil. Erdoğan, alayının köküne kibrit suyu döktü.
Irkçı Siyonist networkun kini, nefreti de belli.
Erdoğan nihayetinde tüm taşeronlarının yolunu kesti.
Onları anladık da size ne oluyor?
Erdoğan size ne etti?
Hayır, yaptığınız asla "
muhaliflik" değil.
Sayın Cumhurbaşkanımıza, "
Biz de seni öyle bırakmayız" demekle
Can Dündar'ın gazeteciliğin dışına çıktığını,
Cumhuriyet gazetesinin eski yayın danışmanı Doğan Satmış (gazeteciler. com'a verdiği söyleşide) itiraf etti.
Peki, "muhalifliğin" dışına çıktığınızı size kim söyleyecek?
İçinizden biri çıkıp da, "
muhaliflik belasına FETÖ'nün kin ve nefretinin taşeronu olduk, haberimiz yok" diye itiraf etmeyecek mi?
Bakıyorum da son günlerde umudunuzu
Melih Gökçek'e bağladınız.
O sinsi fişteklemeler, o kışkırtmalar, o kurnazlıklar neydi öyle?!
Hık demiş Fetullah'ın burnundan düşmüş gibi.
Gördünüz mü
Melih Gökçek ne yaptı; o fitne fesat beklentilerinizi nasıl boşa çıkardı.
Yine havayı avuçladınız.