Adam (tabii lafın gelişi "adam") evvela FETÖ'nün amansız karşıtıymış gibi arzı endam etti.
Sonra bir de baktık ki, birinci sınıf FETÖ'cülerle işbirliği içinde.
İnternet siteleri kurmuş vesaire.
Çok geçmedi aynı "adam" fena halde "Davutoğlucu" (artık ne demekse) oldu;
"Reisçi" diyerek sağa sola çemkirmeye başladı.
İşin garibi, mebzul miktar AKP'li fırıldak ve nevzuhur "İslamcı" dangalakla al takke ver külah vaziyetinde.
Sonra bir sabah baktık ki aynı "adam" CHP'de profesyonel bir görev kapmış.
Metin Topuz, ABD tarafından yapılan açıklamalarda "çalışan" olarak tanımlanıyor.
Mahut "adam" nerenin çalışanı acaba?
***
Bir başka adama bakıyorsunuz...
Yaşı seksenine merdiven dayamış. Gençliğinde "
devrim" rüyaları görmüş, protest çıkışlar yapmış; "
bir gün mutlaka yeneceğiz" falan demiş şiirlerinde.
PKK'nın "hendek terörünü" imza kampanyasıyla arkaladığında...
İçinde kalan gençlik heveslerini ("gerilla romantizmini") böyle nevrotik şekilde köreltmeye çalışıyor galiba, demiştim.
Yanılmışım ki ne kadar!
Zira, geçenlerde "eski
MHP'li"
Akşener hakkında, "
Sahnede pırıl pırıl, apaydınlık bir kadın konuşuyor... Samimi, bilgili, açık sözlü, zarif.
Slogandan uzak, cesur, esprili..." demişti. (Sanki
dersin
Akşener değil Rosa
Luxemburg.)
"Erdoğan nefretiyle"
mahut garabetinizi sürgit
saklayamayacaksınız dediğim
için de geçen gün çirkin
bir üslupla saldırganlaşmayı
tercih etti.
Söz konusu yazısında, "
Solda bir arkadaşınız olarak karşılaşacağınız bütün güçlüklerde yanınızda olmakta tereddüt etmeyeceğim..." şeklinde Akşener'e destek vaat etmişti.
Akşener'in bu "soldaki arkadaşı" bir de "
Batıcıyım" diyor ki, burası önemli.
Hem "
PKK hendek terörünü" arkalamayı hem
de
Akşener güzellemesi
yapmayı bu "özelliğine"
borçludur belki.
***
Bu adamların hali pür melali münferit olsa mesele değil.
Tam aksine...
Algı operatörlerinin 2011'den beri "Erdoğan nefreti" üzerinden zehirledikleri sosyolojide bu "adamlar" matine-suare sörf yapıyor.
Bu sosyoloji sayesinde...
"
Kürtlerle alışveriş yapmayın" diyen o "çalışan"
ile
PKK hendeklerini
arkalayan şair gündüz
gözüyle
Akşener muhabbetinde buluşabiliyor.
Öyle bir sosyoloji ki bu, Erdoğan'dan nefret et de, istersen iblisle, istersen müstevliyle iş tut, hiç sorun yok.
Bu sosyolojiyi tahkim etmek için "nefret duvarları" her geçen gün "algı faaliyetleriyle" yükseltiliyor.
Bu nefret duvarları yıkılmadıkça, kamplaşmadan medet umanların değirmenine su taşımaktan başka da sadra şifa söz söylemek çok zor.