Başbakan Erdoğan'ın Berlin ziyareti sonrası Alman basınında yapılan yorumlara bakınca, Albert Einstein'a bir kez daha hak verdim; meğer "Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zor"muş.
Biliyorsunuz; Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakereleri toplam 35 fasılın açılması ve kapatılmasına dayanıyor.
Bugüne kadar 35 fasıldan 13'ü açıldı, 1'i geçici olarak kapatıldı.
AB Konseyi, Kıbrıs Rum Devleti'ni Gümrük Birliği Ek Protokolü kapsamı dışında bırakmamıza misilleme olarak 8 fasılı askıya aldı.
Ayrıca Rum yönetimi 6 fasılı bloke etti.
Ve nihayet, eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Başbakan Angela Merkel'in ortak kararıyla Fransa ve Almanya 5 fasılın açılmasını engelledi.
Gerekçe: Bu 5 fasıl, Türkiye'yi kaçınılmaz olarak tam üyeliğe götürecek.
Söz konusu 5 fasıldan biri 22 no'lu "Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu" başlığını taşıyor.
Sarkozy'den sonra işbaşına gelen François Hollande, geçen yıl kasım ayında işte bu fasıldan Fransa'nın vetosunu kaldırdı.
Erdoğan'ın Berlin ziyareti sırasında Merkel de 22'nci fasılın açılmasını desteklediklerini üstüne basa basa vurguladı.
***
Şimdi gündemde 23 ve 24'üncü fasılların önündeki engellerin kaldırılması var.
Hem Hollande, hem Merkel, bu iki fasılın da açılmasından yana olduklarını açık açık beyan ettiler. Tek engel: Söz konusu 2 fasılın Rumlar'ın bloke başlıklar listesinde yer alması. Bakalım, Almanya ve Fransa liderleri Rum yönetimini nasıl ikna edecekler?
Ama bana göre, daha da önemlisi, Hollande'a yakın kaynaklara dayandırılan haberler:
Fransa Cumhurbaşkanı'nın 23 ve 24'üncü fasıllarla ilgili sorunlar çözüldükten sonra, büyük olasılıkla 2015'te Paris ve Berlin'in engellediği 4 fasıldan 1-2'sinin daha açılması fikrine sıcak baktığı fısıldanıyor.
Merkel de, Erdoğan'la birlikte yaptıkları ortak basın toplantısında "Üyelik müzakerelerinin ucu açık biçimde sürdürülmesi"nden yana olduğunu, bu çerçevede yeni fasılların açılmasını desteklediğini belirtti.
***
Erdoğan ile Merkel'in ortak basın toplantılarını hep izlemiş olan biri olarak inancım şu:
Merkel, Türkiye'nin müzakere süreci konusunda hiçbir zaman şu son Berlin gezimizde olduğu kadar net ifadeler kullanmadı.
Bunun bence en az iki nedeni var: 1- Yeni koalisyon hükümetindeki ortağı SPD'nin Türkiye'nin üyeliğini desteklemesi. 2- Merkel'in bir daha seçim yarışına girmeyecek olması.
Çünkü, 2016 sonuna doğru siyasete veda etmeye karar verdi bile. Yani, Merkel artık seçim hesaplarından, kaygılarından kurtuldu.
Hem sonra Türkiye'nin üyeliği de bugünden yarına olacak iş değil.
Buna bir sonraki Avrupalı politikacılar kuşağı, Avrupa halkları karar verecekler. Tabii Türk halkı da.
Özetle,
Merkel'in artık Türkiye ile müzakere sürecini engellemekte bir çıkarı yok.
***
Başa döneyim.
Alman meslektaşlarımız bu yeni tabloya rağmen eski tutumlarını inatla sürdürüyor, eski klişelerini ısrarla kullanmaya devam ediyorlar.
Ne diyeyim? Ah, şu önyargıların gözü kör olsun...