Son haftalarda birbirinden değerli birçok meslektaşımızı yitirdik.
Yine son dönemde Suriye'de, Afrika'nın çatışma bölgelerinde birçok meslektaşımızı kurban verdik. Hepsini saygıyla anıyorum.
Ama bence bir gazeteci için en kötü kader, ölmeden ölmek olmalı.
Ya da ölmeden mezara gömülmek.
Tıpkı, Hindistan'ın en büyük, en güçlü gazetecisi olarak gösterilen Tarun Tejpal'in başına gelenler gibi...
Rüşvet, yolsuzluk, sosyal adaletsizlik, eşitsizlik, polis şiddeti, kadına tecavüz gibi Hint toplumunu kemiren belalara savaş açan 50'li yaşlardaki Tarun Tejpal'in her yayını ülkenin siyasal kadrolarını ve güvenlik güçlerini derinden sarstı.
Gücünün zirvesine tırmandığı geçen ay başında Goa'daki lüks bir otelde bir festival düzenledi.
Robert de Niro, Nobel Edebiyat Ödüllü V. S. Naipaul ve başta Amitabn Bachchan olmak üzere Bollywood'un neredeyse tüm yıldızları davetine koşarak gittiler. "Tehelka" dergisinin stajyer muhabirlerinden bir kız, Robert de Niro'ya rehberlik etmekle görevlendirildi.
Festival gecelerinin birinde Tarun Tejpal, otelin asansöründe o stajyer muhabir kızla karşılaştı.
Sadece ikisi vardı kabinde.
Ve akla bile gelmemesi gereken başa geldi: Tarun Tejpal kızı sıkıştırdı, sarılıp öpmeye kalktı, cinsel tacizde bulundu!
Kadına şiddete, cinsel saldırıya savaş açan bir adam, bir gazeteci için bundan büyük suç olur mu?