Aşağı-yukarı bir yıl önceydi. Tam tarih vereyim: 10 Ekim 2012. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, bakanlığının Ortaköy Ofisi'nde bir basın toplantısı düzenledi:
"Rum dönem başkanlığı etkisindeki AB, ne yazık ki, bu kez ışığı önümüze değil, gözümüze tutmayı tercih etmiştir.
Şu açıkça hissediliyor ki, 2012 İlerleme Raporu, ekonomik ve siyasi kriz içindeki AB'nin çeşitli mazeretlerle Türkiye'nin üyeliğini geciktirme çabalarının bir yansımasıdır.
Raporda Türkiye'de ve Avrupa'da marjinal ideolojik kesimlerden duyduğumuz haksız ve mesnetsiz tezlerin yer bulması çok ciddi bir çelişkidir.
Rapor, hem Avrupa'da, hem Türkiye'de bizi AB'den uzaklaştırmak isteyen çevrelerin elini güçlendirebilecek unsurlar içermektedir. Ama hiç heveslenmesinler; Türkiye'nin havlu atmaya, fişi çekmeye niyeti yoktur.
AB'nin şu anda ekonomik kriz nedeniyle çok ciddi bir bunalım içinde olduğunu tespit etmek, çok da haksız bir yaklaşım tarzı olmayacaktır. AB talep ederse, biz de onlarla ilgili bir İlerleme Raporu yayınlayıp sorunlarına ayna tutabiliriz.
Adalet ve hakkaniyetten uzaklaşan, gerçeklere gözlerini kapayan, barış, demokrasi ve özgürlük çağrılarına kulaklarını tıkayan bir AB, insanlığa umut veren değil, endişeye sevkeden bir AB'dir.
Türkiye ile müzakerelere başlama kararının arkasında bütün AB üyesi ülkelerin imzası bulunduğu ne çabuk unutuldu? İmza bir ülkenin onurudur, şerefidir, namusudur. Attığı imzanın arkasında durmayanlar, AB'nin güvenilirliğini zedelerken, kendi ülkelerinin onurlarını da ayaklar altına aldıklarının farkına varmalıdır."
Bırrr. Yenilir yutulur gibi değil.
***
Tarih 19 Ekim 2013. Yani, dün. Bağış, 2013 İlerleme Raporu'nu bir yazılı açıklamayla değerlendirdi:
"Hükümetimizin farklı alanlarda yürüttüğü kapsamlı reform çalışmaları İlerleme Raporu'na olumlu yansımış, Başbakanımız Erdoğan'ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi'nden övgüyle söz edilmiştir. Bu noktada. Rapor'un Türkiye'nin reform kararlılığının tescil belgesi olarak da nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır. Paketi'nden övgüyle söz edilmiştir. Bu noktada. Rapor'un Türkiye'nin reform kararlılığının tescil belgesi olarak da nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır.
Rapor'da Türkiye'nin gerçekleştirdiği reformların AB tarafından tasdik ve takdir edilmesi hususunda bir 'İlerleme' belgesi olduğu anlaşılmaktadır.
Rapor'da yer alan yapıcı eleştiriler, önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalar açısından bize yol gösterici olacaktır.
AB Komisyonu da artık müzakere sürecinde yaşanan tıkanıklığın, Türkiye'nin teknik eksikliklerinden değil, bazı üye devletlerin süreçteki belirsiz siyasi tavırlarından kaynaklandığını kabul etmiştir.
Bazı üye ülkelerin içinde bulunduğu akıl tutulmasından bir an önce kurtulmasını ve diğer fasıllar üzerindeki siyasi blokajları da en kısa sürede kaldırarak ilişkilerimizin daha sağlıklı bir zemine taşınmasını bekliyoruz."
Yumuşak, yapıcı, olumlu bir yaklaşım...
***
Peki 2012'den 2013'e ne ne oldu? Bağış mı değişti? Hayır. Değişen AB. Özellikle de AB Komisyonu:
Türkiye'nin ve Türk halkının şevkini kırmak için sistemli biçimde
bardağın boş tarafını göstermekten vazgeçti. İlk kez olarak Türkiye'yi reform sürecinde yüreklendirmek, Türk halkının AB'ye umudunu değilse bile inancını tazelemek için
bardağın dolu tarafını gösterdi.
Haydi Brüksel; bardağa biraz daha su koyalım: Açın şu 22, 23, 24'üncü fasılları... Haydi AB üyeleri kaldırtın şu blokajları...
Bu iki çağrı AB için bir samimiyet ve dürüstlük sınavı anlamına geliyor.