Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Über alles

Münih dönüşü / 2

Nasyonal-Sosyalist rejimin Adolf Hitler'den hemen sonra gelen ismi, yani iki numarası Hermann Göring, Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi'nde yargıçlara şöyle seslenmişti: "Beni asabilirsiniz ama yargılayamazsınız!"
Öyle de oldu. Göring'i, daha doğrusu Göring'in simgelediği Nazizm ideolojisini Nürnberg Mahkemesi ne yargılayabildi, ne sorgulayabildi.
Hitler'in dava ve parti arkadaşlarından sadece "İnsanlık suçu", "Savaş suçları", "Dünya barışına karşı işlenen suçlar", "Savaşa neden olmak" gibi, o dönem için henüz tam doldurulmamış hukuki kavramlarla hesap sorulabildi.
Göring, beklendiği gibi, idama mahkûm oldu ama asılamadı. Çünkü hükmün infazından birkaç saat önce "Potasyum siyanür" kapsülünü içerek intihar etti. Tıpkı Heinrich Himmler gibi.

***
Sadece Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi değil, Nazi rejimi sorumlularının ve işbirlikçilerinin yargılandığı tüm mahkemelerde, iddialar "İdeolojik" bir temele dayandırılmadı.
O nedenle Münih'te Beate Zschape ile diğer 4 zanlının yargılandığı NSU davasında da mahkeme "Nazi" veya "Neo-Nazi" ideolojisini sorgula(ya)mayacak.
Neden? Cevap: Mahkemenin öyle bir yetkisi ve yasalarda öyle bir kavram yok.
Peki, Münih Mahkemesi'nde ne yargılanacak? Cevap: Zanlıların işledikleri iddia edilen suçlardaki bireysel sorumlulukları...
Oysa NSU ideolojisi sorgulanmadan, bu ideolojinin toplumda nasıl kök saldığı ortaya çıkarılmadan, ne demokrasinin savaşı kazanması mümkün, ne de yeni trajedilerin önlenmesi...
Niçin mümkün değil? Cevabı basit: Nazizm büyüsü veya Neo-Nazi sempatisi küçük ve masum "Şeyler"le güçleniyor.
Örneğin, Prens Charles ile Prenses Diana'nın küçük oğulları Prens Harry'nin birkaç yıl önce bir partiye gamalı haçlı üniformayla katılması gibi...
Örneğin, Hitler'in şeytani yönünü yumuşatan filmler... "Düşüş", "Walkyrie", "Sığınak", "Hitler'in Son 10 Günü" gibi...

***
Eh, bütün bunlara bir de, Bavyera eyaletinin sağ gözünün daha kör, sağ kulağının daha sağır olduğunu ekleyin.
Yine bütün bunlara bir de, dün de belirttiğim gibi, Münih Mahkemesi'nin asli görevinin devleti korumak olduğunu, devleti korumak adına NSU canilerini kullanan devlet görevlilerini kollamakla yükümlü tutulduğunu ekleyin...

***
6 Mayıs Pazartesi günü bu duygularla mahkeme binasından ayrıldım, aynı cadde üstünde, 300 metre ötede yer alan "Löwenbrau" birahanesine gittim.
Burası, Hitler'in 8-9 Kasım 1923 gecesi Hermann Göring, Rudolf Hess, Ernst Röhm, Heinrich Himmler, Julius Streicher, Erich Ludendorff ve yarısından çoğu "SA" (Sturmabteilung) milisi olan 4 bin kadar destekçiyle kalkıştıkları "Birahane Darbesi"nin önemli duraklarından biriydi. Röhm, SA'larıyla birlikte burada toplanmış, marşlar eşliğinde kafaları çekmiş, sonra da darbe için Münih caddelerinin altını üstüne getirmişti.
Ve de Hitler o darbe girişiminin yıldönümlerini hep orada, "Löwenbrau" birahanesinde kutlardı.
Birahanenin bahçesinde, 300 metre ötedeki duruşmaya ilgisiz, güneşli günün keyfini çıkaranlara göz gezdirirken mırıldandım: "Göring haklıymış..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA