Bugün bundan hemen sonraki sayfada başlayıp, "Gündem" sayfalarımızın birinde devam eden bir tekzip yayınlıyoruz. Konu: "İkinci kadının hukuk savaşı" başlıklı haberimiz...
Üç gün önce de sayfalarımızda bir tekzip yer almıştı. O da ihalelerdeki "Son üç gün şantajcıları"nı konu alıyordu.
Haberlerin noktasına-virgülüne varıncaya kadar titizlenen bir genel yayın yönetmeni olarak, peş peşe gelen iki tekzibe, iki haksız karara elbette üzüldüm, sinirlendim.
Deyim yerindeyse, yargının nazarı değdi.
Hem üzüldüm, hem sinirlendim; çünkü iki haberimiz de "Tapu kadar sağlam"dı. İkisinin de sonuna kadar arkasında durmaya devam edeceğim.
Ne var ki, yargı olaya ya da dosyaya o açıdan bakmıyor. Daha doğrusu, haberin doğruluğu, kanıtlarla desteklenmesi, objektifliği yargının tekzip davalarında verdiği kararlarda belirleyici unsur veya kriter oluşturmuyor.
Bugün yayınladığımız tekzibe konu olan haberin kahramanı olan Betül Artam, "Dava açın ben mahkemede tanıklık ederim" önerisinde bulundu. Düşüneceğim.
Betül Hanım ayrıca habere konu olan kişisel davası için mahkemeye 3 bin, evet 3 bin delil sundu.
Ama tekzip talebini değerlendiren mahkeme bu unsurları ne yazık ki dikkate almadı.
Umarım, bu yapıcı eleştirim, sadece bizim değil, tüm medyanın tekzip davalarında, takdir hakkı kullanılırken bir işe yarar. Çünkü, gerçekten sıktı artık!