Rusya-Çek Cumhuriyeti (4-1) ve İrlanda-Hırvatistan (1-3) maçlarını bir yana bırakırsak, "Euro 2012" finallerinin az gollü geçtiğini söyleyebiliriz.
Yukarıdakilerin dışında sadece bir maçta 3 gol kaydedildi:
2-1 biten Ukrayna-İsveç karşılaşması.
Diğerleri ya tek golle noktalandı:
Hollanda-Danimarka, Almanya-Portekiz maçları gibi.
Ya da karşılıklı birer golle 90 dakika tamamlandı:
Polonya-Yunanistan, İspanya-İtalya, Fransa-
İngiltere maçları gibi...
Bu tabloyu Euro 2012 finallerinin denk güçlerin mücadelesine sahne olduğu şeklinde yorumlayabiliriz.
Denk güçler çekiştiğine göre, son maçın, büyük finalin de dengeli geçmesi, dolayısıyla da sonucun uzatma sonrasına, penaltılara kalması olasılığı veya riskinin bir hayli yüksek olduğunu da iddia edebiliriz.
Bu da bizi bir kez daha FIFA Başkanı Sepp Blatter'in finallerde düğümün penaltılarla çözülmesini eleştirmesi ve başka bir formül arayışına yönelmesi tartışmalarına döndürüyor.
Hatırlayacaksınız; bu konudaki ilk yazımda Blatter'in görüşlerini anlatıp, kendi önerilerimi saydım. İkinci yazımda ise sizlerden gelen önerileri aktardım.
Tabii o yazıdan sonra da öneri yağmuru devam etti. Ne yazık ki pek çoğunun uygulanabilirliği yok. Ama bir formül özellikle dikkatimi çekti. Bir uzman tarafından üretildiği için.
İşte Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) eski Başkanı Kemal Ulusu'nun çözümü...
***
"
Benim de bir önerim var: Uzatmalarda da netice alınmazsa, iki gün sonra bir maç daha oynanmalı.
Onda da olmazsa üçüncü maç oynanabilir. Basketbol, NBA gibi. Bence en mantıklısı bu, diğerleri biraz uçuk gibime geldi.
Zira bakın çok önemli bir hususu açıklayacağım: Futbol 11 kişiyle oynanan bir ekip oyunu, penaltı atışları ise ferdi beceriye giriyor, bir kişinin beceriksizliği veya bir kalecinin becerisi, tüm takımın kaybetmesine sebep oluyor. Dolayısıyla penaltılarla galip gelmek bence bir takıma, bir ekibe karşı müthiş bir haksızlık. Ekip oyununa aykırı. Kendi attığı bir golle takımını galip getiren futbolcu maçtan sonra mikrofonlara ne söylüyor: 'Benim gol atmam önemli değil, bu maçı tüm arkadaşlarımın güzel oyunuyla aldık, başarıda hepsinin payı var...' Veya tam aksine bir penaltı kurtararak takımını galip getiren kaleci de aynı şeyleri söylemiyor mu?
Başarıyı 11 kişi getirir veya götürür. 1-2 kişinin başarısı veya güzel oyunuyla galip gelinmez. Ama şimdi dikkat: 5'er penaltı atışlarında galip gelebiliyorsunuz.
Haksız mıyım?
Şimdi benim önerime gelelim:
Maç 90 dk+15'er dakikadan 2 devre oynanır, beraberlik halinde ikinci bir maç yapılır. O maçta da 90 dakika ve uzatmalarda da beraberlik bozulmazsa üçüncü maç oynanır, ki futbolda bence üçüncü maça pek de gerek kalmaz. Hak sahibini bulur. Takım oyunu kazanmış olur. Bunun yanında bir de sarı ve kırmızı kart cezaları var ki, başlı başına araştırma istiyor. Al kartları, sen ceza alma, maç cezası al, kulübün cezayı çekmiş olsun.
Al cezayı, tatile, Noel'e git. Al cezayı, zor deplasmana gitme.
Hatta hatta hocanın ikazıyla dördüncü sarı kart cezasını al, zayıf takıma karşı bir maç oynama, o maçı kazasız belasız atlat, ertesi hafta güçlü takıma karşı oyna. Al cezayı, düşecek takıma karşı oynama. Al cezayı, transfer olacağın takıma karşı oynama.
Yaz da yaz. Hak mı bu?
Cezayı futbolcu da çekmeli.
Nasıl mı? Para ile. Para ile olmayan, can yakmayan ceza bize vız gelir tırıs gider. Alkol ve kırmızı ışık trafik cezaları arttı, valla bizler dahi tırstık, gece bir yere gidilecekse taksi çağırıyoruz.
Eskiden sarıda geçerken, şimdi sarı yanınca duruveriyoruz.
Onun için TFF lüzumsuz kart görenlere ayrı bir müeyyide getirmeli, ağır para cezaları vermeli.
Hatta maç içinde penaltı gibi, elle gol atma teşebbüsü, hakemi kandırma gibi olaylara da ayrıca ağır para cezası uygulanabilir.
Bu hususta ben ve arkadaşlarım bayağı ciddi çalışmalar yapıyoruz."
Ve Ulusu'dan son cümle: "İşte bu gibi çalışmaları TFF yapsa da hem Türkiye'de, hem de UEFA ve FIFA'da örnek olsa.
Ama neredeeeee?"
Anlaşılan 5 penaltı tartışmalarına zaman zaman dönmek zorunda kalacağım.
Olsun, ben de keyif alıyorum, tepkilerinizden anladığım kadarıyla sizler de...