Benim Cenevre'de yaşayan heykeltıraş Isabelle Cassani ile ne ilgim ya da ortak yönüm olabilir? Ya da Amsterdam'da oturan siyasi tarih profesörü Bastiaan Van Apeldoorn ile?
Paris'ten sosyolog Christian Laval'la...
Chicago'dan tarih profesörü William Pelz'le...
Andorra'dan psikolog Montserrat Gil'le...
Lizbon'dan doktor Paulo Fidalgo ile...
Bükreş'ten filozof Ana Bazac'la...
Bangkok'tan emekli Christian Pellaumail'le...
Sofya'dan tercüman Popova Albena ile...
Madrid'den aeronotik mühendisi Daniel Lacalle ile...
Prag'dan Çek Cumhuriyeti Dışişleri eski Bakanı Kavan Jan'la...
Ve de Montreal'den Tokyo'ya, Santiago'dan Sydney'e kadar dünyanın tüm coğrafyasına yayılmış 1909 kişiyle...
***
Ama
adlarını saydığım 11 kişiyle de, saymadığım 1909 kişiyle de bir ortak bağ oluştu aramda: Hepimiz Yunanistan'da milli iradeye ve demokrasiye saygı gösterilmesi çağrısı yapan bir bildiriye imza koyduk.
Neden? Anlatayım.
***
Yunanistan'ın kriz uçurumuna yuvarlandığı 2009'dan bu yana Avrupalı siyasiler hep aynı söylemi tekrarlayıp duruyorlar: "Kabahat Yunan halkında... Çünkü demokrasiye dönüldüğü 1974'ten bu yana PASOKYeni Demokrasi tahterevalli oyununa hiç ses çıkarmadılar. Bir seçimde PASOK geldi iktidara ve yandaşlarını ihya etti. Ertesi seçimde Yeni Demokrasi iktidarı devraldı ve bu kez yandaşlarını semirtme sırası ona geldi... 38 yıldır bu oyun sürüp gidiyor. Tahterevallinin bir PASOK tarafı havaya yükseliyor, bir Yeni Demokrasi tarafı..."
El hak, haklılar...
***
Amma...
Yunanlılar ilk kez tahterevalliden inmeye niyetlendiler.
PASOK-Yeni Demokrasi kısır döngüsünü kırmaya kalkıştılar.
Siyasetin kaşarlanmış baronlarını saf dışı etmeye karar verdiler...
Avrupa'dan bu kez tam tersi söylemler yükselmeye başladı: "Sakın ha... Yunanistan'ı maceraya sürüklemeyin. Kurtarma paketlerinde öngörülen programı uygulamayı taahhüt eden partilere oy verin..."
Kurtarma paketlerinde öngörülen programı uygulamayı taahhüt eden partiler PASOK ve Yeni Demokrasi. Avrupa üç yıldır yerin dibine batırdığı bu düşman ikizleri baş tacı ediyor şimdi.
Yunanlar'a "Ülkeyi maceraya sürüklemeyin" uyarısıyla da, elbette Syriza'yı kastediyorlar.
Ve de onun "İktidara geldiğimizde Avro Bölgesi'nde kalacağız ama Troyka (Not: IMF, AB ve Avrupa Merkez Bankası) ile anlaşmaları yeniden müzakere edeceğiz" diyen gencecik (37 yaşında) lideri Alexis Tsipras'ı.
***
Avrupalı siyasiler ve bürokratlar neden Syriza'dan ve Tsipras'tan bu kadar korkuyorlar?
Cevabı basit: Yunanlar'ın bir "Emsal" yaratmalarından ödleri kopuyor.
Çünkü "Virüs"ün diğer ülkelere ve halklara sıçraması olasılığı var. İrlanda'ya, Portekiz'e, İspanya'ya, kim bilir belki yarın-öbür gün İtalya'ya...
Kriz virüsü ülkeden ülkeye sıçrarken sorun yok ama halkların öfke virüsü ülkeden ülkeye sıçrarsa, imdat!
***
İşte o nedenle
"Virüs"ü laboratuvarında öldürmek istiyorlar.
Bunun için de her yolu deniyor, her silahı ateşliyorlar.
Yunanlar'ı "Seni Avro Bölgesi'nden çıkarırız" şantajıyla ürkütmeye çalışmaktan tutun, "Syriza gelirse beş kuruş vermeyiz. Batarsınız" restine kadar.
***
Bu şantaja başkaldırmak ve Avrupa kamuoyunu uyandırmak için yazının girişinde adlarını saydığım 11 kişi ile aralarında benim de bulunduğum -şimdilik- 1909 kişi, "Demokratik bir Avrupa için Yunan solunun yanındayız" başlıklı bildiriye imza verdik.
Dilerim, hiç değilse Yunanlar'ı 38 yıldır ahlaksız bir tezgâhın süregeldiği tahterevalliden atlamaya yüreklendirir...