Elbette her halkın, her ulusun tarihinde bahtının ak olduğu dönemler var, bahtının kara olduğu dönemler var.
Elbette her halkın, her ulusun uzun ve de kadim tarihinde bahtının kara yazıldığı sayfaların bir bölümünde kendisinin, bir bölümünde de konjonktürel olarak düşman ilan ettiği ülkelerin imzası ya da ayak izleri var.
Şu sıralar Türkiye'nin geçmişini karıştırmakla, mıncıklamakla meşgul Fransa da bu genel kuralın dışında değil.
Hele onun tarihindeki kara sayfaların yüklüce bir bölümünün düşmanlarından çok kendisinin marifeti olduğu göz önüne alınırsa.
***
Fransızlar için yakın tarihte yaşadıkları vahşetin en çok kalplerini sıkıştıranı, en çok vicdanlarında isyan kasırgaları estireni, hiç kuşkusuz İkinci Dünya Savaşı'nın son demlerinde, Oradour- sur-Glane kasabasında Hitler ordularının yaptığı katliam olsa gerek.
10 Haziran 1944'te SS'ler genç-yaşlı, çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden 642 kişiyi kurşuna dizmişlerdi. Bir kişi, yaşlıca bir kadın kurtulabilmişti bu toplu infazdan. Komşularıyla birlikte kapatıldıkları kilisenin penceresinden atlayarak. Naziler öfkelerini alamamışlar, kasabayı bir baştan öbürüne yakıp yıkmışlardı.
Hitler işgalinin bu vahşeti bugün bile bir açık hava müzesi olarak korunuyor.
Ve de yıkılmış-yakılmış her evin önünde, o hanede yaşayanların öyküleri anlatılarak, anıları ve acıları her daim taze tutuluyor. Ne kadar güzel, ne kadar soylu, ne kadar vefalı bir yaklaşım...
Güzel de, ah bir de kendilerinin yakıpyıktıkları evlerin önünde, o hanelerin halklarının ne tarifsiz işkencelerle can verdiklerini bir dillendirseler Fransızlar; değil mi...
***
Araplar'ın gözüyle Fransız katliamlarını ve soykırımlarını anlatmaya devam edelim. Kaynağımız yine Cezayir basını.
Hemen belirtelim; Fransız sömürgeciliğinden çok çekmiş olan Kuzey Afrikalılar için Oradour-sur-Glane kasabasında, 642 kişinin hayatına mal olan Nazi katliamı bir ölçü oldu. Bir birim. Mukayese için bir çıkış noktası.
"Ermeni soykırımını inkâr yasası"nın Fransız Meclisi'nde iki-üç elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki milletvekilinin oylarıyla kabul edilmesi ve ona tepki olarak Başbakan Erdoğan'ın Fransa'nın Cezayir'deki katliamlarını gündeme getirmesi, dün de anlattığım gibi, Cezayir medyası ve kamuoyunda da müthiş yankılandı.
Günlerdir Cezayirliler tarihlerinin -Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika'nın suskunluğuna rağmen- unutturulmak istenen acılı sayfalarını karıştırıp duruyorlar.
Bazıları daha da ileri gidiyor, Fransa'nın Afrika kıtasındaki sömürge dönemini mıncıklıyor. Ve de neleri neleri yeniden su yüzüne çıkarıyor...
Bu netameli işle uğraşanların belki de başını "Le Quotidien d'Oran" gazetesi çekiyor. Bakın nasıl bir tablo çizdi Cezayir'in gerçekten en entelektüel gazetelerinin belki de başında gelen Oran'daki meslektaşımız:
Alman ordusunun Oradour-sur-Glane'daki katliamı:
642 ölü.
Fransız ordusunun Dahra'da 18 Haziran 1845'teki zehirli gaz katliamı:
1.5 Oradour.
Fransız ordusunun Shebas'ta 8 Ağustos 1845'te insanları diri diri gömmesi: 1 Oradour.
Fransız ordusunun 8 Mayıs 1945'te Setif'teki katliamı:
90 Oradour.
Fransız ordusunun 1947-1949'da Madagaskar'daki temizlik katliamı:
130 Oradour.
Fransız ordusunun Cezayir bağımsızlık savaşındaki katliamı:
2 bin Oradour.
***
Bizim sahiplendiğimiz ama hemen tüm dillerde benzeriyle karşılaştığımız bir atasözü ya da özdeyiş var:
"Sırça köşkte oturan sakın komşusunun evini taşlamaya kalkmasın..."
Elbette konunun bir de Fransa cephesinden söz etmek, vicdanlı Fransızlar'ın hakkını teslim etmek, boynumuzun borcu olacak.
"Fransızlar'ın gözüyle" Ermeni iddiaları ve çağrıştırdıkları da yılbaşından sonra bu köşede. Bekleyin. Beklerim.