Şimdi "PKK'ya yakın gazete" desem, gerçeğin ta kendisi olmasına rağmen malum çevrelerden yığınla itiraz yükselecek. Yok, "BDP'ye yakın gazete" desem, konumunu tam ifade edememiş olacağım...
En iyisi başına hiçbir sıfat koymadan, adının baş harfleriyle geçiştireyim. "Ö. G." adlı gazetede Kurban Bayramı'nda, yani 4 gün boyunca, "Kutlama" ilanları yayınlandı. Çeşitli kişi, firma, dernek ve belediyeler adına. Ama hepsi de sanki tek kalemden çıkmış gibiydi.
Dikkatimi çekti; ilanların tümünde önemle ve özenle "Barış" mesajları veriliyordu:
* "Bayramların tüm dünya halklarına barış ve özgürlük getirmesi dileğiyle..."
* "Demokratik, özgür ve barış dolu günler dileğiyle..."
* "Şiddet, ölüm ve gözyaşı yerine barışın sesinin yükseltilmesi umuduyla..."
* "Barışa olan özlemimizle, kardeşliğe olan inancımızla..."
* "Özgürlüğü, barışı, demokrasiyi ve kardeşliği yeşertmesi dileğiyle..."
Toplam 58 ilan. 58'i de böyle...
***
Elbette bu dileklere yürekten katılıyorum.
İyi hoş da, Türkiye'de "Özgürlüğü, barışı, demokrasiyi ve kardeşliği yeşertecek" en büyük ova yeni Anayasa olacak.
Toplumun tüm kesimlerinin özlemlerine yanıt verecek, 74 milyonun ezici çoğunluğunun sabırsızlıkla beklediği bir Anayasa.
Anayasa hukukçularından sokaktaki vatandaşa, sivil toplum kuruluşlarından tüm siyasi partilere ama özellikle ve öncelikle Meclis'te grubu bulunan 4 siyasi partiye hazırlık sürecinde "Elini taşın altına koyma" kutsal görevi yükleyen yeni Anayasa.
Bu amaçla ilk adım atıldı: Meclis'teki 4 siyasi partinin eşit temsil edildiği ve "Birinin bile çekilmesi halinde" çalışmalarının "Yok sayılacağı" hükme bağlanan bir komisyon oluşturuldu.
Evet, 4 siyasi partiden biri bile çekilirse, komisyon çökecek. Ve bunun sonucunda yeni Anayasa süreci daha başında tökezleyecek.
Bunu herkes biliyor mu? Biliyor.
Bu herkese sorumluluk yüklüyor mu? Yüklüyor.
4 parti de bu koşulu bilerek komisyona üye verdiler mi? Verdiler.
O zaman
BDP sözcülerinin birkaç gündür gevelemeye başladıkları, "Meclis'ten çekilme", "Sine-i millete dönme" örtülü tehditleri ne anlama geliyor?
O zaman BDP Grup Başkanvekili
Hasip Kaplan'ın "Meclis'te kalmama tartışılır" demeci ne demek oluyor?
O zaman BDP'nin bu konuyu tartışmak için tüm il başkanlarını, belediye başkanlarını ve Parti Meclisi üyelerini yarın Diyarbakır'da toplantıya çağırmasının nasıl yorumlanması gerekiyor?
***
Biliyorum; BDP'liler yine "Provokasyon" diye ayağa fırlayacaklar ama "Çekilme" tartışmalarını başlatan adres, hatta irade, parti yönetimi değil, Kandil.
Dağ da bu iradesini PKK'nın Avrupa'daki yayın organında Selahattin Erdem imzasıyla yayınlanan bu makale ile buyurdu.
Selahattin Erdem, bir takma ad. Ardında "Kandil üçlüsü"nden biri gizli: Duran Kalkan.
***
BDP'lilere sormak gerekiyor: Duran Kalkan'ın çizdiği yol haritasında sonuna kadar gidecek misiniz? Çünkü şöyle buyuruyor: "BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ilk defa ve ciddi bir biçimde 'Çekilmeyi gündeme alıp tartışacaklarını' belirtmiş bulunuyor. Herhalde bu çekilme açıklaması birçok farklı şeyi birlikte içeriyor.
Örneğin ortak Anayasa çalışmalarından çekilmeyi. Örneğin Meclis çalışmalarından çekilmeyi, yani sine-i millete dönmeyi. Tabii bir kere gündeme girdi mi, çekilmenin sınırı yoktur. Bu süreç partiyi alıp dağa ya da yurtdışına çekilmeye kadar da gidebilir..."
***
"BDP, Kandil'den yönetiliyor", "Emirler Dağ'dan, iletmek KCK'dan, uygulamak BDP'den" tespitlerini, sağolsunlar, BDP'liler hep yalanlıyorlar.
Buyurun size samimiyet testi için bir fırsat. Haydi, yarın hepiniz birlikte Duran Kalkan'ı "Şiddetle kınayın", buyruğunu reddedin; görelim.
Böylece hiç değilse, 58 ilandaki "Demokrasi, barış özgürlük, kardeşlik" dilekleri çiçeğinin solmamasına, bir nebze olsun, katkıda bulunursunuz.